Sevgili Beyaz,


Beni ben yapan yoksulluklarımın açgözlü taraflarını doyurmaya çalıştım. Ama sanırım başarılı olamıyorum, sürekli bir şeyler içimi kemiriyor. Gerçekten ne yapacağımı bilmediğim bu dönemin kısa olacağını düşünüp bir kez daha yanıldım, bomboşum. Ölmek istediğime karar verdiğim anlarda açgözlü tarafım ölümden korktuğumla ilgili gereksiz bir konuşma başlatıyor kafamın içinde. Böyle olduğuna çok fazla inanmaya başlıyorum. Bir şeyi aynı anda bu kadar isteyip ve bu kadar korkmak sadece bende olan bir hissiyat mı? Senden de korkmuştum biliyor musun?

Sonunda öfkemi doyuramadım Tanrı önüme beni attı, kendi öfkem yiyip bitirdi beni. Gururumu doyuramadım Tanrı önüme seni attı ve ben seni kaybettim. Şimdi girdiğim her sahafta gözlerimin seni aradığını bilmeni isterim. Belki kaybolduğum bir sokakta tekrar karşıma çıkarsın diye diye bilmediğim bir sokak daha kalmadı. Hafızam hala kötü üstelik. Ve kendimi affetmem ile ilgili söylediğin tüm sözleri unuttum. Kendimle savaştım, kanımla. Kendimi öksüz bıraktım savaş meydanlarında. Bilmiyorum tüm bunları hak etmiş gibiyim. Üzerime atılan çamuru temizlemeye kalkmıyor, her sabah yüzümü onunla yıkıyorum. Tanrı, yarattığı benim ilk hâlimden ne kadar da farklı olduğumu görsün diye. Bil istiyorum, melekler sokaklarda dolaşmıyor. Ben unutamıyorum ve bir fil bunun için kendini öldüremiyor.