Bir gün,
Saatlerin yavaş yavaş ilerlediği,
Dakikaların saniyeden kaçıştığı,
Saliselerin birbiriyle yarıştığı
Ve gökyüzü her zamanki gibi
Kibirli ve alaycı.
Bir ip,
Bir saç teli kadar kalın,
Bir ömür kadar uzun,
Yüreğimde kopan fırtınalardan sağlam,
Ve gökyüzüne bağlanabilecek kadar mavi.
Bir tabure,
Bir dağ kadar alçak,
Bir asfalt kadar kaygan,
En az bir gaz lambası kadar yeni,
Ve bulutlar gibi yumuşak.
Ve ben;
Bir taş kadar yaşam dolu.
Vazoda unutulmuş,
Soluk bir gül kadar ümitsiz.
Ve bir mezarlık gibi kalabalık.
Ama bir o kadar sessiz.
Ayaklarımın altında bulutlar,
Boynumda gökyüzüne düğümlenmiş mavi ip
Son bir nefes bir salise kadar uzun
Lakin bir ömür kadar küçük.
Bulutlar kayıyor ayaklarımın altından,
Gökyüzü son defa alayla bakıyor bana.
Son nefesim uzaklaşıyor,
Yeni yeni can bulmuş bedenimden.
Bir bahçe,
Tahtalardan yapılmış ve sert,
İçinde papatyalardan güzel bir sürü çiçek
Lakin bir iğne deliği kadar geniş.
Ve bir elbise, gün ışığı kadar beyaz
İçinde soğuk ve zayıf bedenim.
Şimdi yatağımdayım
Papatyalar üzerimi örtüyor.
Başucumda bir taş;
üzerinde sadece sayıların olduğu.
Ve altımda bir döşek nemli ve kahverengi.
Sonunda bir uyku huzurlu ve bir o kadar sonsuz.