Gökyüzünden yere serpilen

Küçük kar taneleri,

Buruk bir mutluluk,

İçinde yeşeren umudun son kırıntıları,

Pişmanlık;

İçini dolduran cehennem ateşi,

Küçük ayaklarının karda bıraktığı

Derin izler,

Kulaklarını dolduran hafif bir müzik

Önünden geçtiği kafede çalan

Ve müziğin hatırlattığı

Tozlu raflardaki tatsız anılar,

Pişmanlık

Ayaklarını zorla sürüyor,

Ama kararlı,

Son bir veda,

Kalbinin tekrar atabilmesi için

Son bir şans.


Kar taneleriyle dans eden

küçük yağmur damlaları,

İstasyon yaklaşıyor,

Pişmanlık;

Ruhunu paramparça eden bir bıçak,

Tren düdüğü;

Bir kadın çığlığı,

Adımları duruyor.

Birkaç adım ilerideki adam

Ve yanındaki küçük bavulu,

Dünyasını sarsacak bir depremin;

Gittikçe yaklaşan ayak sesleri,

Artçı sallantılar,

Artık her bir yağmur damlası

Beynine saplanan bir ok.


Adam bankta,

Hala onu görmüyor,

Görmemeli.

Ama son bir veda?

Sırılsıklam,

Birkaç adım daha...

Yapamaz,

Hazır değil.

Kabulleniş;

İçindeki şeytanların zevk dolu çığlıkları:

"Korkak!"


Adamın yanındaki kadın,

Konuşmalar,

Adamın yüzündeki telaşsız gülümseme,

Kadının kafası adamın omzuna yerleşiyor,

Bir mutluluk tablosu gibi.

Kıskançlık;

Ruhunu esir alan zifiri bir karanlık,

Kanında kaynayan saf zehir.

İkinci kabulleniş;

Şeytanların çığlıkları şimdi kahkalarla karışıyor.


Gözlerinden düşen damlalara

Yağmur karışıyor,

Sanki bulutlar da biliyor,

Acıları ortak,

Buruk bir tebessüm.


Gökyüzünden üstüne serpilen

Kar taneleri,

İstasyondaki gürültü,

Tarih: birinci ayın on ikisi,

Saat: beşi çeyrek geçiyor,

Heba edilen bir son şans,

Artık yolun sonu,

Kalkan trenin ardından gelen

Sessiz çığlıkları,

Boynuna bir ilmek,

İpin ucu buluta bağlı.

Gökyüzünden sarkan ceset

Ve yüzünden düşen

Acı tebessüm.

Gökyüzünden sarkan,

Acının tebessümü.

Ölüm saati: 17.15