Gecenin tekinsiz karanlığında, Galata'ya doğru ilerleyen, iki kaybolmuş meczubun, hazin hikayesini anlatacaktı, o gün İstiklal Caddesi.


Birbirine kenetlenmiş parmaklarıyla ne yöne gittiklerini bilmeyen iki kayıp gölgeydiler. Geceden daha karaydı alın yazıları. Bilirler, bilirlerdi ama dile söze dökemezdi yorgun yürekleri.


İstiklal Caddesinde...

Gecenin tekinsiz karanlığında...

Birbirini arayan iki gölge.

Hem bir olmuş, hem öteye savrulmuş iki kırık dal...

Geceden daha karaydı alın yazıları.

Bilirler, bilirlerdi ama dile söze dökemezdi yürekleri.


Beriki söz aldı.

— Zaman azaldı.


Öteki söz aldı.

— Zaman izafidir.


Beriki söz aldı.

— Yoruldum.


Öteki söz aldı.

— Yorgunluk geçicidir.


Beriki söz aldı.

— Görmüyorum.


Öteki söz aldı.

— Bakmasını bilmeyen gözler hep kördür.


Beriki söz aldı.

— Korkuyorum.


Öteki söz aldı.

— Cesaretin mayası korkuyla beslenir.


Beriki söz aldı

— Özlüyorum.


Öteki söz aldı

— Özlem yüreğimizde gizlediklerimizi gün yüzüne çıkarmaktan korkmamızdır.


Beriki söz aldı.

— Ben senim.


Öteki söz aldı.

— Ben de senim.



İstiklal caddesinde...

İki meczup...

Gecenin tekinsiz karanlığında...

Karadan daha kara yazılmış alın yazılarıyla

İki meczup...

İki biçare...

İki kaçak...

Yok olmadan var olmanın yolunu arayan iki deli...

İki divane serseri...

İki yuvasız berduş...

İki yoldaş...

İki sırdaş...

İstiklal caddesinde...

Gecenin tekinsiz karanlığında...

Karadan daha kara yazılarına inat...

Bir olmaya, tam olmaya, eş olmaya, özdeş olmaya ant içmiş iki sevdalı kaçak...


Bitmeyen zamanın sonsuz belirsizliğine sığınarak çaldıkları izafi zamanın kısa keyfinde, gecenin tekinsiz karanlığında yok oldular.

Karadan daha kara olan alın yazılarına sığınarak.


Can denizinde canan oldular...