Tanrı-doğa ilişkisi, felsefenin varlığını sürdürmeye başladığı tarihten itibaren büyük bir merak konusudur. Temel problem haline gelen bu ilişki, filozofların da ilgisini epeyce çekmiştir. Spinoza’nın bu konu hakkındaki fikirlerine bakacak olursak düşünürümüz için tanrı kavramı doğadır. Bu durumda da Spinoza’nın Tanrı inancı ve görüşü için panteizm (doğatanrıcılık) diyebiliriz.


Tanrı, Spinoza’nın felsefesinin tam merkezindedir, onun başlangıç ve son noktasıdır. Ona göre semavi dinlerdeki en büyük yanılgı, Tanrı’nın acıma, merhamet, sevgi gibi duygular besliyor olmasına inanmalarıdır. O, bunun tam tersini düşünmektedir. Tanrı, sabit düzen etrafında ve akıl ile açıklanabilecek ölçüde hareket eden bir varlıktır. O, Tanrı’yı bu dünyadan ayrı bir şey olarak görmez, aksine bir bütünü sağladığı konusunda fikir yürütürdü. Tanrı’nın dünyadan ayrı bir varlık olmasının düşünülmesi imkansızdır. Spinoz’un anlayışına göre Tanrı var olan her şeyle birlikte ve her şeye eş değerdir. İnsan doğaya karşı gelemez.


Tanrı diye adlandırdığı doğa ise, değişmez ve sabit bir düzeni korumaktadır. Her şey bir bir düzenin parçasıdır ve bu düzen bozulamaz. İnançlarına göre geleceklerini değiştirebileceklerini, bu olguyu yönlendireceklerini düşünenler ile aynı fikirde değildir. Bu düşünce tarzına cahilce demektedir ve “Gelecek, geçmiş kadar değiştirilemez bir ölçüye sahiptir.” demektedir. (Russell, B., Batı Felsefesi Tarihi 3, s.149)