Sudur gördüğüm bir yolu izlerken uzak, sudur sende çırpınarak durduğum ve belki aramızda bir tuzak olur, mağrur ve kırılarak uzanır başı bir kahrıma. Sudur suratından süzülen başak, sudur daima çırpınarak boğulmakta, çözülmekten uzak bir kördüğüm.


Sudur ateşine şifa ve suyu alnında bularak bir aynayı sunduğum. Sana sunduğum dudakta kin büyüyor bak, bir ağzı kanatarak kıracak bıçak benim gördüğüm. Tükendi, tükendi, tükendi bak. Sudur ardıma düşürdüğüm, söylediğim tek tümce, bazen bir cümle kurarak seni taşa tutmak var. Seni tutmak var bak. Sudur alnıma yazılan, kaderin aktığı yolu şakaklarımda bularak, okudun beni. Sudur kendimden geçtiğim, sudur bendeki azap. Seni akan zamanda tutmayarak, sudur bulanan akmayarak. Tesellim budur bak.


Sudur göğsünde yangınlanarak parçalanan taş, sudur sendeki ataş, filizlenen kan bağrında tutarsızca atarken bir tufan gibi uyanır, uyanır ve sana bakarak beni hatırlatır. Herkes biliyor, sen de bil, sende durmayarak sende durduğumu bil. Durduğumda katlanır korkusu alemin, alemin çatlayarak bize sızan bir şeyleri var. Sudur aramızda duran şey bak. Sudur belki korkmak, sudur onursuzca aşktan kaçarak. Başın dikse sudur sende gördüğüm, utanmadan, korunmadan taşlardan. Hem de böyle günde taşlanarak sana koşacağımı bil. Çarpışarak varılacak suya, yanılarak varılacak veda edişleri tatlanacak, en leziz kahramanlıklardan taşarak, sudur başımdan geçen manzara. Manzarada bir aynasın ve hep bir boşluğu yansıtarak, tökezlemiş ve düşmüş bir kitapta adın. Sudur fayda görmedim bu günahtan, sudur bir duayı senin adına ezberledim bak.


Sudur yoldan geçişlerinin beni bulması, neresinden olursa olsun zifte çalan bir renktir sendeki. Sudur sabahta ve akşamda kararan, yerde ve gökte beliren, sende ve bende dirilen şey bak. Sudur aramızda bu var sanılan. Yoktur diye anlatarak bir kapıyı kapattığım. Sudur alnıma yazılan senin el sürmenle, sudur kolların tutamadığı, sudur yankıdan bir kanat, ben dedikçe var olan, ben sustukça uçarak yükselen göğsünde. Göğün aksidir dünya, yansıyan bir baharı bir başka alem bilerek dua edecek, edecek, edecekler bak. Tümce kuruldu, zafer diri, bizim gibi böyle yol bularak. Bizi bizden edecekler gibi. Bizi biraz mağlup bularak, hiç durulmaz sanılan deliliğimize, hiç yorulmaz sanılan koşmalara bakarak, aşıklardan bıkarak seni buldum bak.


Sudur şimdi haziranda kaynayan, sudur şimdi bir koynunda gecenin dirildiğim. Yeniden serildiğim bir yola, yeniden suyla bir oluşumuz, tutarak birbirine vuruşumuz her yanılgıyı. Şimdi söylenmek vaktiyse geçti, anlanmak vaktiyse geçti, düşünülmek için çok geç. Şimdi sudan görülen şeye inancımız tamdır. Çünkü sudur dökülmez benim ardımdan, geri dönmeleri ısmarlayan sular yok gibidir bak. Sular

gibidir 

bak.

Bir taraçayı gözümdeki âb,

ile ferman buyurarak,

seni bulacağımdan şüphen var,

seni bulamayacağım. 

Sudur kaybolan şey, sende de ufalan, bir yolu titreten sudur hep. Bir evi bekleten içinde kimse olmadan. Sudur alnımdaki endişeye vuracağım balta, balta ağaçta saklanarak, yine beni vuracak. Beni kan revan içinde bulacak, sudur alnımdan sızan.

Aramızdan su sızacak.

Bir şiir ki mutlak unutulacak.

Çalınan günlerimiz vah! Sudur temenni gülde, sudur bir ferahlık ve gönülde her şey son bulacak. Sana ettiğim son veda olması ümidiyle, sudur elvedalarım, düşen karda, eriyen gökte, buz tutan gölde, devrilen direkte. Aydınlığı yankılanarak tutar bizi, aydınlatırsa aramızı,

bizde başkalarının görüp de anladığı sızı,

sudur bak.