"Ey kalabalığın kara yalnızlığı
Yıldızlar taşlarla söyleşiyordu
Sokak köpeklerinden öğreniyordum
Sevgisizliğin açık yarasını"
(Baş Dönmesi, S. 7)
"Aşkı bir gövdeden doğuran dünya
Sen koydun bu kalbi bu güzelliğin önüne
Ayrılığa bırakma beni
Ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü..."
(Gecikme, S. 10)
"Uyudum, sen oldum, soyundum dünyayı.
…
Uyandım, sen oldum, giyindim dünyayı.
…
Öyle bir sonsuzluk ki ömrün ömrümde
Sende duruyor dünyanın bütün zamanları"
(Çembercik, S. 12-13)
"Zamanlar karıştı. Doğumum ne zamandı, ne zaman öldüm. Ödülüm neden cezam. Bir taş gibi susuyorum. Ey gecikmiş aşk, sen de bir yalnızlıksın bu yılkılık yalnızlıkta..."
(Işık Heceleri, S. 17)
"Dünya kan uykularda. Böyle bir yalnızlıkta seni düşünmek kadar büyük özgürlük yok. Kalabalık, yağmalıyor insanı. Senden uzak aldığım her soluk, ihanete dönüyor. Sadece sevmek değil bu. Bütün bir dünyasın. Gözyaşıyla, şiirle, şarkıyla, şarapla, mumla... 'Üç nokta beş harf' düştüğüm güzellik. Suyumu kanatlandırdın, taşımı buluta çevirdin, sözümü menevişledin..."
(Işık Heceleri, S. 18)
"Güneş çekildi arzudan
Hayal hatırada soğuyor
Kalbim
Gölgeler içindesin..."
(Kehribar, S. 22)
"Seni sevdim
Canıma yürüdü bütün zamanlar
Yerlere göklere doldum."
(Al Yeşil Pencere, S.25)
"Ey bunalmış zaman. Çiçeksiz kapı.
Ey iğde kokulu ana rahmi
Sen açtın can evimi, sen kapadın
Kalbimde kaderinin mührü
Ağzım gökyüzü
Gittim ve geldim, söyledim ve sustum
Dünya bir gölgelikmiş
Doğan ve batan güneşten öğrendim...
Sevgilim
Önce ölümden, sonra senden doğdum ben."
(Çiçeksiz Kapı, S. 41)
"Kirpiklerinden dudaklarına, uzak ıssız yollar düşüyordu. Bunu çok erken biliyordum ben. Sevgisiz kadınlardan, soğumuş erkeklerden, evler ölüsü çocuklardan biliyordum.
Gülümseyen bir acıyla tutundum soluğuna.
Ey gönül haresi keder, insan kendinden ne kadar uzağa gider..."
(Gönül Haresi, S. 42)
"İnsan ruhunun pazarı, sevgilim
İnsan ruhuna kurulurmuş yine..."
(Dolap, S. 44)
"Sevgilim
Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim
İnsan kendini seveceği bir dünya buluyor..."
(Turna Türküsü, S. 48)
"Aşıklar da, yıldızlar da
Ayrılmak zorunda birbirlerinden."
(Badem Ağacı, İki Çocuk, Arı Kuşları, S. 50)
"Yazmasaydım, yaşamamış olacaktın.
...
Kaç gündür aklımda kirpiklerinin gölü
Boğulmuş bir zamana bakıyorum saygıyla.
...
Yalnızlık odalara sığmıyor.
...
Mezar taşlarının dili yok, unutma.
...
Bu nasıl bir bağış tanrım
Ölüm, yaşarken acı veriyor insana."
(Yanılsamalar, S. 52-53-54-56)
"... kendinden başka kimseye inanmamanın mağrur yalnızlığını; sevmek arzusuyla aldanmak korkusunun nasıl bir cehennem yarattığını; duvar diplerinde tanrı diye yağmura nasıl dua edildiğini onlarda gördüm."
(Dilsiz Ustalar, Suskun Öğrenciler, S. 62)
"Öğrendiği her yeni cümleyle, küçücük hayatını hem biraz daha sevip, hem de o hayattan biraz daha uzaklaşacağını, o yaşlarda hangi çocuk bilebilir ki..."
(Dilsiz Ustalar, Suskun Öğrenciler, S. 64)
HGC
2022-03-30T12:18:35+03:00Şükrü Erbaş'ın yüreğe dokunabilen bir yanı var dizelerinde. 😊
Kenan Birkan
2022-03-29T05:55:06+03:00Çok güzeldi. Şükrü Erbaş’ı severim.