Bu yazı, gayretler dışında düşüşler üzerinedir. Düşmemek üzere bir uçurumun kenarına koşup son çiçek dalını da koparmak, sabah ve akşamın son anını anlamlandırmak için bir ağıt; her solgun gözde yeni bir hayat arayışıdır. Defterler dolusu şiir ve yazılar da pek anlamlandırmaz kayboluşları; bizzat kaybolmadıktan sonra akşamüstü. Etraftaki tüm gri duvarlarla ahbaplık etmeden... Biliyorum tüm yazılarda var bir yakmak isteği her şeyi, ondan işte. Yakmadıkça sayfaları, rüyaları çözdürmeden sahte gökyüzü şeycilerine günler yine gelip geçiyor. Hatta haftalar ve aylar bile.
Rüyalar... Falanca yerde şiirler okuyan eski silik bir arkadaş gibidir defterimde. Okudukça ilginçleşen, gülümsedikçe kızaran defterimde. 'Gerçek olsa' dediğim belli belirsiz renkli kardelen rüyalar, bazen geçiyor sokağımdan. Zabıtalar kovalıyor ardını. Balkondan izleyip usulca içeri giriyor ve sıkıca kapatıyorum kapıyı. Perdeler açık gündüzleri, açık gökyüzü ve yeşeriyor dallar. Nereye, kurak bir yaz için mi? Sonra içerisi de karışık değil sanki o kadar. Ahlar vahlar uyumuş bir köşede kafasını kaşırken, günlükler yine bir tarafta kelimeleri karıştırıyor kendi kendine. Masal kitaplarımı çocuklar karalamış boyalarla ve ben perdeleri kapatıyorum buralardan çıkmak, gitmek istercesine. Kaçmak değil benimkisi, artık adı "eski" olan nesnelerle şimdide yaşamak bir yandan. Öbür yandan ben de bilmiyorum, sanki rüya..!
Bu kaçışta uğrak mekânlarım oldu yılın her bir ayı. Bazıları on beş gün bazıları da elli yedi gün sürüyor. Mesela aralarında bıyıklı ve asabi, ismimi kimliğime yanlış yazma potansiyeli yüksek bir memura benzeyeni sonra ilkleri olan mayıs var hatırladığım ve o kadar kısa olmasına rağmen zemherisine son vermeyen şubat. Sıcağının gölgesine oturup uzanmak varken sonbahara hasret temmuz ve sonu her çattığında öksürükten geberdiğim ekim ile kasım.
Şöyle bir bakınca yerimde saymışım hep. Günlere aylara isimler takıp anlamlarına benzemiyor diye kızmışım. Ama sanıyorum daha önce de söylemiştim sana, deniz kabuklarına benzemez diye her şey, bir solan bir parıldayan... Öfkeli denizler aştığın kavgaları ve kalbini kıran sessizlik; şimdiye kadar farkına varamadığın ve korkarım daha da varamayacağın ayrıntılar gibi.
Sayma sen, benim aksime. Farklı yerler gör; ülkeler gez ve dolaş. Uğrak şarkılarınla geceyi uslandır. Ama gördüğün her kumsalda, üşüdüğün kış günlerinde, geçirdiğin her mayısta anlamsız güneşlerine eski sessizliklerini eklemeyi de unutma. Şimdi mayıs, bir ay adından ibaret yalnızca.
giray