Suskunluk orucu tutmaya niyet etmişçesine
Seslice sarf ettiğim kelimelerimi azlettim, onları sesimin boyunduruğu altına almayı reddettim
Sesimi kıstım, dudaklarımı büzdüm, ağzımı kapattım
Kelimelerimin hepsini yalnızca ve tamamen kendime sakladım, içime attım
İçimin yüksek ısılı fırınlarına attım, pişirdim, yer yer yaktım
İçimin filtrelerinde az biraz arıttım, sesten yalıttım
Kelimelerimi içimden dışıma taşırmak için yazıyı aracı kıldım;
Şiirler,
Yalnızca şiirler artık...
Meğer ne çok yorulmuşum yıllarca derdimi, kendimi anlatacağım diye yırtınırken seslice...
Bilmiyorum;
Suskunluk orucu kendiliğinden zuhur eden bir hâl mi benim için, bu zamana kadar olanca sesliliğin getirdiği mecalsizlikten sebep
Yoksa
Bizzat kendi istek ve iradem doğrultusunda yapmış olduğum bir seçim mi bilinçlice
Bilmiyorum...
Fark ediyorum ki;
Suskunluk orucu içerisindeyken
Birtakım yanlış anlaşılmalar silsilesine maruz kalıyorum, hatalı değerlendirmeler yağmuruna yakalanıyorum, absürt algılayış tükürüklerine tutuluyorum
Zihnimin üstü başı sırılsıklam oluyor
Zihnimi tüm bunlarla yıkamaya çalışıyorlar, görüyorum
Kendi zihinlerinde peşin peşin kurmuş oldukları hükümlere, önden çoktan tesis etmiş oldukları yargılara beni de bir şekilde inandırmaya, ikna etmeye çalışıyorlar, fark ediyorum
İzin vermiyorum!
Kelimelerimin sesini kıssam da dışımdan;
İçimden izin vermiyorum!
Ruhumun ve kalbimin özünü korumayı seçiyor, farkındalık ve bilincimi onlara muhafız kılıyor ve irade kılıcımı kuşanıyorum...
Zihnime kendi ellerimle şemsiye tutuyorum...
İnsanların bizzat kendi zihinlerinin fabrikalarında üretmiş oldukları hatalı ve de alakasız değerlendirmeler silsilesini, peşin peşin kurmuş oldukları hükümleri, önden çoktan tesis etmiş oldukları yargılardan inşa ettikleri bentleri ve önüme, yoluma çekme teşebbüsünde bulundukları setleri
Görüyorum, fark ediyorum
Ve
İzin vermiyorum içimden
Bırakıyorum dışımdan
''Bırak, öyle zannetsinler...'' deyip bırakıyorum
Yine suskunluğumla ahbaplık ederken zerre anlaşılamamış olmanın kırgınlığı ve hüsranıyla...
Kelimelere sesimi kuvvetlice üflemediğim müddetçe anlaşılmıyor olmanın farkındalığının içimde yanmakta olan acıdan ateşi daha da harlayışıyla...
Anlamıyor olmaları asla
Asla anlaşılmıyor olmak suskunken
Yine iyi...
Olduğumdan, olmakta olandan başka, bambaşka anlamaları ve ona sıkıca tutunup inanmalarından daha iyi...
Anlamayıp geçseler öylece ve sadece
Keşke...
Fakat insan denen mevcudiyet; sevmiyor hiçbir şeyi boş bırakmayı, boşlukları
Sevmiyor...
Belirsizlikle, bilinmezle baş başa kalmaya zerre tahammül edemiyor...
Doğru mu yanlış mı olduğuna kafa yormaksızın her bir şeyi doldurmaya çalışıyor dümdüz algılayışları doğrultusunda, olanca ısrarıyla...
Bu çok daha can sıkıcı, daraltıcı, bunaltıcı, içimdeki asabiyet dalgalarını yoğunlaştırıcı...
Diyorum ki bunun üzerine:
''Keşke anlamayıp geçseler öylece ve sadece
Zihinlerindeki bana dair izlenimler ve değerlendirmeler köşesini boş, yazısız bırakmayı seçseler;
Olduğum şeyi ve olmakta olan hâli başka, bambaşka anlamak ve ona sıkıca tutunup inanmak yerine...''
Düğümler...
Önden çoktan tesis etmiş oldukları her bir yargı, peşin peşin kurmuş oldukları her bir hüküm ile düğümler atıyorlar zihinlerindeki bana dair izlenimler ve değerlendirmeler köşesine
Zihinlerindeki bana dair izlenimler ve değerlendirmeler köşesini
Düğümlere boğuyorlar...
Alakasız...
-''Bu düğümlerin burada işi ne?
Ben'den alakasız...
Benim hakikatimden, iç âlemimde olmakta olanlar bütününden alakasız...''-
O düğümlerin gırtlağıma kadar çıkmasına, boğazıma dayanmasına izin vermiyorum!
Ruhumun ve kalbimin özünü, kendi içsel hakikatimi;
Kendi zihinlerinde kapıldıkları sanrıların ve yakalarını paçalarını kaptırdıkları dümdüz algılayış bataklıklarının tesiri altında kalıp art arda sıkıca düğümler attıkları değerlendirme iplikleriyle boğmalarına izin vermiyorum!
Bazen ruhumun ve kalbimin özünün, kendi içsel hakikatimin gırtlağına dayanan ve baskı uygulayan o iplikleri, düğümleri hissediyorum fazlasıyla...
Bazen
Fazlasıyla hissediyorum, boğulacak gibi oluyorum
Ve
O ipleri, olanca düğümleri kendi ellerimle söküp atıyorum ''sessizce''...
Önceden ''seslice'' idi(m) fazlasıyla
Fazlasıyla seslice ve akabinde o güç ve enerji sarfiyatının içimde bıraktığı takatsizlik, mecalsizlik tortularıyla baş başa idi(m) önceden...
Dolayısıyla
Kendimi bizzat kendim vazifedar kıldığım muhafızlığım; içimin derinlerinden ve de sessizce artık
Kelimelerimin sesi dışımdan kısık
Suskunluğumla ahbap, umarsız sessizliğimle dolanık
Kelimelerimin hayatımda can bulduğu yegane alan;
Şiirler,
Yalnızca şiirler artık...