Burası küçük bir şehir, küçük bir mahalle; her şeyden önemlisi çocuklarımızı hala önemsediğimiz bir mahalle. Dışarıdan bakıldığında öyle görünmüyor olabilir ama bu binada oturan insanlar ahlak ve edep değerlerine hala sahip olan insanlar. Bazı çürük yumurtalar var, bunlar olmaya da devam edecek ama ne demek istediğimi anlamışsınızdır. 


Bir an hiç susmayacağını düşündüğüm bu ellili yaşlarındaki ahlak bekçisi sonunda cümlesini bitirmişti, neredeyse yarım saattir aynı anlamlara gelen şeyleri tekrar ediyordu. Onun yüzüne bakıp elimden gelen en içten şekilde gülümsemiştim ve dediklerine sonuna kadar katıldığımı belirtmiştim. Oysa söylediği hiçbir şey umurumda değildi. Bu adamın sahip olduğu değerler, düşünceler ve beklentiler beni zerre alakadar etmiyordu. Elbette asıl düşüncelerimi ona söyleyemezdim, onunla aynı fikirdeymiş gibi görünmeliydim. Bu yüzden inandırıcılığımı arttırmak için uydurma örneklerle sahte düşüncelerimi pekiştirdim. ‘’Çok haklısınız, benim aradığım her şey burada mevcut. Düzgün bir aile kurmak istiyorum, aynı kardeşlerim gibi. Bir kardeşim ahlaksızlık yolunu seçti, onu saymıyorum. Zaten ailecek onunla pek görüşmeyiz. Babam bir müddet onu doğru yola sokmak için uğraştıktan sonra onun yola gelmeyeceğini anladı ve hepimizin küçük kardeşimizle olan bağını kesti.’’


Adam konuşmalarımdan destek alarak, ince dudaklarının çirkinleştirdiği ağzını tekrar açtı. Keşke konuşmayı uzatmasaydım. Bu tipler böyledir, kendi düşünceleriyle aynı düşüncelere sahip insanlarla karşılaştıkları zaman, birbirlerinden destek alıp uzun süren konuşmalara girerler. Çocukları ya da çevrelerinden biri tarafından yadırganıyorlarsa eğer iş daha da kötü bir hal alır. Bir sonraki sefer onlarla nasıl daha destekli ve cesur bir şekilde tartışacaklarını hayal ederek konuşmayı uzattıkça uzatırlar. Bu halleri işsizlikten, boş vakitlerinin genelde bol olmasından ve çene çalmaktan hoşlanan bir yapıya sahip olmalarından da kaynaklanabilir. Ama işte şu anda karşımda duran ve susmak bilmeyen adam en beterlerinden biriydi, bıraksam saatlerce konuşacaktı. İşe gitmem gerektiğini ve başka yapılacak çok şeyin olduğunu söyleyerek kaçar adımlarla uzaklaştım. Yeni kiraladığım daire en üst kattaydı, çatı katıydı. Köşe bucak pek bakmadan kira sözleşmesini imzalamıştım, zaten burada uzun süre kalmayı düşünmüyordum. Bir an önce yeni dairemi görmek ve kafamdakilere uygun bir hale sokmak istiyordum. Dar merdivenlerden, seri adımlarla en üst kata çıktım. Ev sahibinin verdiği anahtarı cebimden çıkardım ve kilide yerleştirdim. Bir tur sağ tarafa anahtarı döndürdükten sonra kapıyı ittim ama açılmadı. Kapı bayağı bir eski olmalıydı ve dili uzun süredir yağlanmamış olsa gerekti. Anahtarı sağa doğru çevirmek için daha büyük bir kuvvet uygulayınca bir tur daha döndüğünü fark ettim. Sonra bir omuz darbesiyle kapıyı zorlamam gerekti. 


Apartmanın duvarları hem inceydi hem de herhangi bir ses yalıtımı yoktu, bunu yan komşunun karısının cırtlak sesinden anlamıştım. Çocuklarını sofraya oturtmak için bir akbaba gibi bağırıyordu. Bu durum benim işime gelirdi, onu daha iyi duyabilirdim. Gerekli teçhizatı yerleştirene kadar eski apartmanın doğal özelliklerinden faydalanacaktım. İçerisi berbat bir haldeydi, benden önceki kiracı her kimse eğer, koridorun ortasına bir sıçmadığı kalmıştı. Naylon poşetler her odanın yerlerini kaplıyor, sararmış yataklardan idrar kokusu yükseliyordu. Duvarlar anlamsız kelimelerle karalanmış, avizelerin çoğu yerinden sökülmüştü. Buranın adamakıllı bir yer haline gelmesi için bir miktar parayı gözden çıkarmam gerekecekti. Temizliği halletmesi için birkaç kadını ayarladıktan sonra anahtarı kapının üstünde bırakıp dışarı çıktım. Yeni habitatımı iyi tanımalı, bölgenin avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirmeliydim.


Yollar ıslaktı, çukurlar su ile dolmuştu ve arabaların tepesinde küçük su damlaları oturmaktaydı. Etraf sessizdi, sanki uzun zamandır bu sokağa bu sessizlik hakimdi ve bu sokaktaki bütün insanlar o sessizliği bozacak şeyi bekliyordu. Sokaktan geçen insanların yüzünde o tedirgin bekleyişi görebiliyordum, ne olacağını bilmiyorlardı ama bir şey olacağını hissediyorlardı. Bu sokakta herhangi bir bakkal ya da market yoktu, hatta bir tek dükkan bile yoktu. Üç ya da dört katlı apartmanlar ve bu apartmanların içinde yaşayan insanlar buradaki tek canlılıktı. Ne bir ağaç ne de bir sokak hayvanı görmek mümkündü. Bu denli sessiz ve kuytu bir sokak daha önce gördüm mü, hatırlamıyorum.


Sokağın başından yükselen topuklu ayakkabı sesleriyle dikkatimi oraya yönlendiriyorum. Bu gelen o mu? Henüz gelmemesi lazımdı, bu saatte eve gelmezdi genelde. Arabaların arasından geçerek kaldırıma çıkıyor ve artık daha iyi görebiliyorum. Ama bu o değil, bu bir başkası, şaşırtıcı derecede ona çok benziyor, onu tanımasam ikiz kardeşi olduğuna yemin edebilirim. Ama yürüyüşündeki adımlar, bakışlarındaki duygular ve ellerini hareket ettirişi farklı. Hem de tamamen farklı, onun attığı sağlam ve korkusuz adımlara, sert bakışlara ve kararlı duruşa hiç benzemiyor. Bunda tamamen bir ürkeklik ve korku söz konusu, tedirginliğini metrelerce öteden hissedebiliyorum. Havanın soğukluğuna eşlik eder bir hali var. 


Dikkatimi çekmediğini söyleyemeyeceğim, o olmasa da bu farklı havası biraz daha açığa çıkması gereken, keşfetmem gereken şeyler olduğunu söylüyor. Bir süre takip etmek ve incelemek için zamanım var, neden olmasın?