tanıyorum bu hissi. annemin yıllar evvel taktığı yazmalardaki kokuyu bir çiçekten almak gibi tekrar. kağıda boş boş baktığım zamanlarla damarlarım çatlayacakmışçasına yazdığım zamanlar arasındaki fark gibi buruk. bu hisle tekrar bir merdiven altında karşılaşmışım gibi güvensiz içim, tedirgin. ama bak; ileriden bir kalabalık geliyor, sanırım yalnız değilim muhtaçlığı ve huzuru yanında. kaybettiğim herkesin kokusunu anımsatıyor bana. ilkokul öğretmenim pekiyi vermiş gibi yırtık defterime. defterimden utanıyor, notumu da asıyorum vitrine. kendim miyim şu anda? diyorum sık sık. öyle ya, dalıp gidiyorum itiraflar bağırırken gözlerimden. tekrar karşıma çıkmayacaktın diye saldırmak istiyorum bu hisse. hem hani tekrarı olmazdı bunun?

çok anlatmak istemekle gözlerini kaçırmanın kesiştiği bir çizgide öylece bekliyorum. her detaydan bahsetmek tanımadığım insanlara. aslında bir türlü bağlanamayan kaygan bir ip gibi bu bağ. sağlam gibi gözüküyor ama arkamı dönüp gidemiyorum da. ya çözülür ve düşersem gözümden kendimin. kaç bahar önce tanışsaydık henüz gönül koymamış olurduk hayata bilmiyorum. gülümsememi frenleyerek geliyorum yanına ve taşıyor içimden. yalandan güldüğüm anlarda içten gelen gülümsemelerin değerini anlamış ve özlemişken şimdi içimden taşan şey korkutuyor beni. tanıyorum bu hissi. 

keşke şimdi, ilk kez burada yaksaydım elimi. tedirgin olmasaydım dokunurken sobalara. bisikleti yokuşa sürseydim ve ilk kez tatsaydım düşmeyi. ilk kez içseydim dondurmanın ardından buz gibi suyu. bilmiş ve büyümüş olmanın ağırlığıyla bu merdiven altında sonumuzu izliyorum. cesaret, cesaret, cesaret diyor içimdeki küçük kız.

cesaret. tanıyorum bu hissi.