öyle birkaç tel saçım beyazladı
yalan söylemeyeceğim kamburum doğuştan vardı
ellerim titrerdi seninkinin uzağında
artık sadece tansiyon, migren
kalbim sıkışıyor
hiçe sayılmış olmanın hıncını alır gibi sıkışıyor
oturuyorum karanlık
kalkıyorum karanlık
bir ölüyü bekler gibi bekliyorum
günlerdir
diyorum doğacak güneş
açacak çiçek
fakat yitirmişim inancımı çoktan
mevsimlerden kış
penceremden süzülen damlalar
seni anımsatıyor,
giderken
gitmenin harbiyle;
döktüğün iki damla gözyaşını.
gözlerin,
onlar miniciklerdi
baktıkça bir dünya büyürdü içimde
yeşili bol, mavi bir dünya.
minicikliğine karşı büyük bir başkaldırıydı bu da
şimdi yolda görsem tanıyamayacağım
iki çift göz
tanrı ne diye birleştirdi bizi
şimdi ne diye ayırmıştı?
biliyorum
biliyorum sevgilim
aramıza bir yılan gibi giren ihaneti
tanrının buna kızdığını
bizi bu yüzden ayırdığını
biliyorum
her yerimde o ihanetten kalma
yaralar
tanrı kimseye vermesin böyle bir acıyı
Mertcan Gün
2024-08-19T17:07:58+03:00Karanlık bir ortamda yaşamak ve umudunu yitirmek, derin bir umutsuzluk ve yalnızlık hissini ifade ediyor. Mevsimlerin ve pencereden süzülen damlaların, eski sevgiliyi anımsatması, geçmişe duyulan özlemi ve kaybolmuş aşkın izlerini vurguluyor. İhanetin ve ayrılığın Tanrı tarafından bir ceza olarak görüldüğü düşüncesi, acının ve kalpteki yaraların derinliğini ortaya koyuyor. Şiir, kaybolmuş bir aşkın ve ihanete uğramış bir ilişkinin yarattığı acıyı, güçlü bir duygusal yoğunlukla betimliyor.