Şehrin merkezinde bir ateş yakılmış
Diyorlar ki bir adamı atacaklar
Adam sakinmiş
Hayret makamında izliyormuş olanları
Ama korku yokmuş o küçük gözlerinde
Bir kadın haykırıyormuş sanki ateşe kendisi girecekçesine
Diyor ki bir adam o kadının katili olmuş
Katil az sonra odun niyetine yakılacak İbrâhim'miş
Oysa haykıran İbrâhim'in aşkı ile çoktan yanmış Sare imiş
İbrâhim Sare'yi sevmiş
Ateşe atılmadan önce görmedim hiç İbrâhim'i
Ne küçük gözlerini ne ateşte yanmayan tenini
Ama İbrâhim'i görenler diyor ki
Ateşten daha parlaktı İbrâhim'in gözleri
İbrâhim bilmese de işitmiş Tanrı onun sesini
Koca kalabalıkta bir de karınca duymuş nefesini
Karınca İbrâhim'i kurtarmak için harekete geçmiş
Tam da söylenen vakitte bir rüzgâr aldı beni
Karınca ben miyim sahi?
İbrâhim ateşte yanacak derlerken Tanrı göndermiş meleğini
İbrâhim görmüş bir tek bu meleği
Kalabalık karınca sanmış bu yangını söndüreni
Ah İbrâhim
Karınca İbrâhim'i hiç görmemiş
Nice yangınları söndürmüş sonra ama İbrâhim'e yetişememiş
Sare İbrâhim'i kurtaran Tanrı'ya kavuşmak için gün saymış
Diyorlar ki İbrâhim Tanrı'yla dost olmuş
İbrâhim Halil olmuş.
Bir gün Tanrı İbrâhim'den canını istemiş
İbrâhim
Al o senin
Demiş
Tanrı aslında bunu istememiş
İsmail'i ve bıçağı göndermiş
İsmail'i kes demiş
İbrâhim
Keşke o ateşten almasaydın beni
Diye sayıklarken içinden
Tanrı sınadığı İbrâhim'e İsmail'i kestirmemiş
İsmail ölmemiş
İshak doğmuş
İshak'ın doğumu ile cömertlik göstermiş Tanrı Sare'ye ve İbrâhim'e
İshak tıpkı İbrâhim'e benziyormuş
Küçük gözlü, yanmayan kavruk tenli, gözleri ateşli bir bebekmiş
Bir vakit hep işittim İbrâhim'in hikâyesini
Aramaya koyuldum o nefesi
Yanmayan tenini görmek istedim
Sonra işittim ki İbrâhim bırakmış Halil'liği ve kesmiş ümidini
Çok vakit aradım onu ama
İbrâhim göçtü buralardan
Dediler
Ben de unuttum o ateşten daha parlak gözleri
Bir gün otururken dostlar meclisinden biri girdi içeri
O sırada bir rüzgâr esti aklımın odalarında
Pencereler açıldı, kapılar kırıldı
İçim dalga dalga köpürdü
Bir ateş yaktı kavurdu beni
Dediler
Bu içeri giren İbrâhim'dir
Unutmuştum bu ismi
Gözleri ile beni yakan İbrâhim'di
Bir rüzgâr esti tozlu raftan tozlu yapraklar düşüverdi
Ne İbrâhim kalmıştı geri ne Halil'i
Sare çoktan kavuşmuştu Tanrı'sına
Hacer alışmıştı cennet pınarlarına
Oysa bir İbrâhim kalmıştı geri bir de onun ateşli küçük gözleri
Ah İbrâhim
Dedi yüreğim
Yüreğim ki terk edilmiş bir haneydi
Hasbihal ettik dost meclisinde
İbrâhim bilmese de işitmiş Tanrı beni
Yanmayan İbrâhim'in kavruk teni
Yakıverdi buz tenimi
Tanrı biliyor ya ben o gün yandım
Karınca olmadı oysaki benim yoldaşım
İbrâhim Halil kapısında kaldım
İbrâhim bilmese de karınca işitti ahımı
İbrâhim'e aşkımı
Tanrı'nın dostuna bir mecliste aşık olduğumu İbrâhim'e anlattım
İbrâhim güldü bana
Sonra yine göçüp gitti bu diyarlardan
Oysa yaşaması gerek aşklar yaşanmadan bitmemeli idi
Ama İbrâhim beni terk etti
Çok sonra işitilecek bir hikâyeydi bu
Hem Sare hem karınca
Hem Hacer hem İsmail
Tek bir kişiydi
Bu hikâye için bir kez daha geldi Cebrail
Ancak yanındaki bir koç değil
Katre-i âlemdi