Ardımda bırakıp sözleri, görevleri, yüzleri
Çıkmak isterim kaydıraktan kuğuların engebeli hislerinin
Diplomasına
Uzanmak isterim dokunarak Ege köylerine
Elimde kırıntılaşmış liseli denizler kalsın beklerim
Kıbrıs'ta bir akşam başarmış olmayı
İdam etmeyi geçmişi tahtımda gülerek
Yanımda bilginlerin en tazeleri
Yeni basılmış kitaplardan parfümleri
Her gün keskinleştirerek gözlerimi
Bir tokmakla zehirlemek cahilliği
Adaleti fışkırtmak göklerden mesainin bitiş heyecanı ile koşarak şehre doğru
Sonradan her gece bir kaçamak seninle
Amazon ormanlarında oturup bakışmak sular altında kalıncaya dek
gülmek daima gözlerini gerekçelendirerek
yaşamın değer olduğunu kanıtlamak ellerinle
Acılara, ölüme, yaşlılığa rağmen bir ihtimal
için seninle yaşama fedai olmak ruhumu haşhaşsız uyuşturmak her gece
Ay’a gidildi mi, şaibeli ama ilk ben bastım bir gezegene
kalbin Uranüs’ün tam üstünde
çekimsiz çekiliyorum uzayda sana doğru boşluklarda sallanıyorum
Yıldızlar kayıyor titreşiyor saçlarını topladığın bir gün aklımdan çıkmıyor
Ama durdum bazen zaman hep önümde zaten
Memuruydum yaşamın Tanrı’nın doğuştan atadığı
Sallamadım işimi her gün geç kaldım hayata
Maaşım için de değer miydi bilemem
Ruhumu geçindiremedim hiçbir ay
Ben Tanrı’nın aciz, daima oturan memuru
Emekliliğini bekleyip ikramiyesini alamadan dünyanın
Yaşlı ruhuma ek yaşlı beden vergisinin koyulması
Ölümün kıyıda oturup balıkları tutuşu ve bana sırıtışı
Bir gün oturacağım onunla, çayını içeceğim ama şekersiz
Analizini yapacağız onunla hayatımın tartışmalı pozisyonlarını
Reklama gideceğiz bir süre sonra ve bir daha dönmeyeceğiz ekranlara...