nietzsche, tanrının bizi var edip bir süre sonra unuttuğu kanaatını savunmakta.
öyle olabilme imkanı var mı gerçekten, unutulmuş olabilir miyiz? hiçliğe terk edilmiş miyizdir?
yahut da ilgisini çekmemiştir insanlar, bu durum da insanları kızdırmıştır. bu yüzden ona zarar veriyordur.
tanrı benim kaanaatimce doğadır. panteist olmak için fazla vurdumduymazım. peki,
toprak köktür, yaratılıştır, enkarnasyonun parçasıdır, bundan ötürü ana tabiri kullanılır.
aslında insanlar, doğa için doğmuştur ama doğayı değiştirmek için birçok bahane üretip bencilliğini korumuştur.
toprak gibi koca elementi insana benzeterek harcarız. onu toprağa sormadık; hiç insan unvanlarıyla anılmak ister mi? soramayız. imkansız bu ama hissedebiliriz. hisler herkeste olan ama körleşen bir duygu türemesidir.
insanlar arasında aşk, sevgi gibi terimler iyi duygulardır, güzelleştiğini sanırlar ama nefret, kin kötüdür, gözünde onlar hissedilmek istenmeyen duygulardır.
toprak böyle bir şey düşünmez, kötü enerjini de çeker kendine çünkü o şifadır. o yüzden insanların sıfatlarını kabul etmek haksızlık olur onun için.
tanrı olsa da olmasa da insanlar yaşamını sürdürmekte, hikayelere bürünüp yaşamaktalar.
tanrı içimizde olmalı, kendi tasarımız evet.
zihnen sıkıntılı insanların nasıl tanrısı olacak gibi sorular çoğalır ama onların tanrısı yoktur. sığındıkları tapınakları vardır. çoğu, tanrıyı düşünmez çünkü kendi hayatta yaşama, toprağa tutunma derdine girişmişlerdir. tanrının umursamadığı kadar onlar da tanrıyı umursamaz. bu onları hastalıklı düşünce yapmaz aksine üst mevkide yapar. çoğu kişi tanrının izinde öldüğünü söyler ama öyle değildir. tanrı, insan kaybetmek istemezdi çünkü kaybettiği her insan onun için bir ekstra uğraştı, yenilik çağrısıydı.
tanrı hakkında çoğu soru cevapsız, kararsızlık, ağırlıklı tanrı ne deyince şüpheye düşüyorsun ya da beyin otomatik olarak tanrı bunu düşünmemizi istemezdi gibi cevaplar doğurur. çünkü insan zihni bir amaca hizmet etmek ister (bu yüzden çoğu işsiz yadırganır.) ve disiplin kurmak ister. en zeki insanlar beyinlerine meydan okur. disiplin kurmak yerine disiplinin içine sızar ve onu fetheder. kendi disiplinini kurar. hiyerarşik düzen takibinde sürekli birilerine anlam yükler. bir kategoriye sokmaya çalışır, sıfatlarla boğar. o kadar anlamlı olmasa gerek hayat.
bunun da nedeni yaşam beklentisidir, bunlardan biri mutlu olmak için yaşamaktır. insan yaşamaya alışır, hayatta kalma onun için basit bir olaydır. bitkiler arasında öyle değildir; onlar her gün yaşamak için büyürler, beklentileri yoktur. sen ona su verirsin ama o doğal koşullarında yağmurla beslenir. beklenti sonuç doğurur ama hayatın kaynağı belki de sonuçsuz yaşamaktır.