Tekbencilik, entelektüel arkadaşların anlayacağı dilde solipsizm. Öncelikle şunu kavramalıyız: Bildiğimiz her şey duygularımıza, duyu izlerine, tecrübelerimize ve düşüncelerimize dayanır. Çoğumuz gördüğümüz dünyanın gerçek olduğunu varsayar. Aslında bunun böyle olduğuna neden inanmalıyız? En basitinden bir çeşit renk körü, renkleri, renk körlüğü olmayan birinden farklı görür. Hangisi gerçek olandır? Ya hasta olanlar, gerçekte -bir çeşit- renk körlüğü olmayan grupsa, bunu nasıl bilebiliriz?

Algılarımız, diğer zihinlerle bir çalışmaz, bazen çatışır hatta. Burada güvenebileceğimiz tek bir şey varsa o da kendi zihnimizdir. Zihnimiz bizi yanıltsa bile bizim için gerçek odur. Buna göre, gerçek sadece bizim zihnimizin ürettikleriyse diğer zihinlerin ürettiklerinin gerçekliği kalmaz. Bu minvalde tek güvenilir olan zihin bizimkidir. Diğer zihinlerin gerçekliği olmadığına göre varlıklarına da bir kanıt yoktur. Başka zihinler varsa bile iki zihnin arasındaki bağ, görünür dünyadaki ortak gerçekler olmalıdır, bu gerçeklikler bir noktada çatışırsa, karşı zihnin varlığına dair bir kanıt kalmaz.

Bu tatmin edici bir argüman değilmiş gibi gelebilir. Lakin temelde kendi zihnimizde, başka bir zihnin varlığına ilişkin herhangi bir kanıt yoktur. Ya her şey kendi zihnimizin bir tahayyülüyse? İlk paragrafta belirttiğim gibi, gerçekliğe ulaşmamızın tek yolu zihnimizden geçiyor. Gerçekliğin gerçekliği nedir? Ya da asla uyanamayacağımız bir rüyadaysak? Bunlar ulaşılmaz cevapları olan sorulardır. Burada ne örneği verirsem vereyim, böyle düşünen bir şüpheciye tatmin edici bir cevap olmaz.

Fakat şu rüya işini biraz irdeleyelim -çünkü iş burada bitiyor-. Genel kabul gören, varsaydığımız gerçeklikte gördüğümüz rüyaların -biz hatırlamasak bile- başı ve sonu vardır. Bir rüyanın rüya olduğunu anlamanın yolu rüyadan uyanmaktır. Biz, eğer sonsuz bir rüyanın içerisindeysek bunu anlamamızın bir yolu yok. Sonsuz rüya idesi gerçekte asla bir rüya idesi olamaz. Yani bir "bitmeyen" rüya içerisindeysem, bunu rüya olarak adlandırmam anlamsızdır. Şu anki gerçekliğim, içinde bulunduğum rüyanın gerçekliğidir.

Sonuç olarak, Descartes'ın aksine hepimiz için "Cogito ergo sum!". Tekbenci olsaydım bu yazıyı yazmam absürt olurdu. Sizi, tabiri caizse "adam yerine koyup" yazmamak gerekirdi. :D


Görsel: Rene Magritte - Çoğaltılması Yasaktır