Kulağınız, kulağınız çok tekdüze çınlıyor, diyor doktor, sorun bu. Bu çınlamanın üstesinden gelebilmeniz için aklınızın karışması lazım, bir ritim ya da öngörülemez bir tempo, kısayollusundan bir kaos gerekli size.
Haklısınız, diyorum, çok tekdüze çınlıyor, çok can sıkıcı bir çınlama, onunlayken canım çok sıkılıyor, beraber vakit geçirmek hiç eğlenceli değil. Halbuki beklenmedik anlarda frekansını değiştirse, saç rengini, bakışlarındaki kinayeyi vesaire.. Bir heyecan işte. Ama öyle can sıkıcı ki, artık gün içinde onu duymadığım zamanlar bile oluyor diyorum, ama geceleri uyumak için başımı yastığa koyar koymaz kendini hatırlatıyor, burada yaşamaya devam ediyorum, kulağın ile yastık arasında, beni unutma diyor, yanağımdan öpüyor, iyi geceler diliyor, sabaha görüşürmüşüz…
Doktor bu söylediklerimden bazı notlar alıyor. Onu sevmeye çalıştığınızı görüyorum, diyor, bence bu doğru bir yol değil, onunla savaşmalısınız.
Savaşı hiç sevmem, diyorum. Hiç savaşmadan, hemen teslim olarak düşmanın aklını karıştıran, böylece savaş kazanan bir krallığa dair tarihsel bir örnek arıyorum, bulamıyorum.
Bulamazsınız, diyor doktor, böyle bir kazanma yöntemi yok.
Akıl karışıklığı?
Evet, bunu deneyebilirim diyorum. Çınlamaya karşı Tom Waits? Müzikli tedavi yöntemlerine aşina mısınız doktor? Şifahanelerde musiki tarihi hakkında bir makalem olmalıydı.
Benim..., diyor doktor, (bazen neden bu kadar uzun süre duraksıyor) Benim müzik zevkim… Güzel melodiler.. Evet, güzel melodiler, bana üzücü şeyler anlatan güzel melodileri severim.
Nasıl? Ne dediniz? Diyorum. Tam da bu dediğinizi Tom Waits söylemişti.
Nasıl, diyor doktor, şu an hiçbir şey söylemedim. Kulağınız mı yine, isterseniz ara verebiliriz, diyor, hmmlıyor, not almayı sürdürüyor.
-Sizce, diyorum, bu kulak çınlaması bir takım frekans oyunlarıyla benimle sanki bir insan sesiymiş gibi konuşabilir mi?
-Bilmem, sanmıyorum.
Keşke benim de ona karşı notlar alabileceğim kağıt kalemim olsaydı diye düşünüyorum.
-Biliyor musunuz, diyorum... Kafa travması veya koma sonrası hiç bilmedikleri bir dilde akıcı şekilde konuşabilen insanlar bildirilmiş literatürde…
Sizin durumunuz böyle bir şey değil, diyor doktor. Korkmayın, o derece ciddi değil yani, bu basit bir kulak çınlaması..
Korkmuyorum, diyorum, aksine, keşke ben de bir sabah bu çınlamanın dediklerini anlayabildiğim çınlama-dili-bilir halde uyansam diye hayal ediyordum, belki bir reçete yazsanız?
Eli kalemine gidiyor…
Hey, diyorum. Bir kulakburunboğaz doktoru için çok fazla not alıyorsunuz.
Kulakburunboğaz doktoru mu, diyor. Kalemi havada bekliyor.
Siz de diyor, sokakta kendi kendine mırıldanan birisi için çok fazla şey uyduruyorsunuz.