Suretler tanıdık değil

tenler, odalar, yabancılar

Sigaranı söndürdüğün elmalar

Bu ısırıklar, caddeler, kahvaltılar, sabahlar

hiçbiri tanıdık değil.


Bu duvarları birlikte ördük

Çıplaktık, 

Bu yalanlara bu tebessümler yakışmıyor

Hatırlıyor ve kanmıyorsun.

Küfür yatıya kalmaz dilinde

Ana avrat bir sabaha uyanıyorsun.


Bir şarkı mırıldanıyorsun koridorlarda

Sadece duvarlar eşlik ediyor

Seslendin, hep seslendin

ben biliyorum ama

Sesini duyuramadın geçen yüzyılda

Kimseler seni görmedi, görmüyor da

Sen ısrarlı çaylar ısmarlıyor, yutkunuyorsun

Masada kimseler yok

Dert yanıyorsun,

Suretler gözlerinin içine bakmıyor

Oysa sen güneşlere bakıyor

gözlerini kırpıyorsun.


Akşam haberlerini izliyorsun

Tüylerin hâlâ diken diken

Bu kiralık vicdanlardan

sen de benim gibi utanıyorsun

Anayasal hakkın bilirim,

bu saatlerde bir sen ağlıyorsun.


Duvarlara çarpıyor

Köşelerden dönüyorsun

Yetişmeye çalışıyorsun

Ama nafile...

Akşam olunca anlıyor insan

Tansiyon haplarımı unutmadım ama

Bu yetişmenin telaşı beni öldürecek

İnan.


Nereye?