gölgesi sıra gelen kefenin
tabaktaki tek lokma gibi almaya niyetlenilmeyen kendi ruhu ve içindeki çıkmazı
bedeninin topraklarındaki anız isi, yakmıyor mu boğazını yetim kalmışların
sen sınıf kavgalarını
ve bütün toplumsal meseleleri bir kenara itip
kim için sesleniyorsun bu karanlığa
kapı numarası on yedi olan karanlığa
vura vura aşındırdın tokmağını
vura vura karalar bağladı
destursuz, yangından mal kaçırır gibi
endemik mutlulukların harici
ve krizlerinin baş gösterdiği kasım buhranı
ama bana iyi geliyor yokuş aşağı inmek
alıştığım o denizin balıksı kokusu mesela
duy ve bir defa da sen haykır
o duruluğuna akdenizin
ne deniz seviyorsun ne balık
ne kavgası var kaygılarının ne isyanı
sessizce dağılıyor dağa taşa
gözlerindeki sisin tohumları
içimi çürüten bir kalabalığa dönüyor coşkun
görünürde ikimiz
tinsel bir akışta bulunan iki var oluş
susmakla damgalanır böyle
içinde yuva yapmış kuruntuları
canı ruhundan çekilmiş bir kadının
kaç defa sorulur adı abis sonsuzluğun
rüzgarından yelkeni açtım
yanılan yanıma sığınıp, sonrası alabora
diyordu asma tavan ve üçlü kabile adamları
isyanın baş gösterdiği yerde
cesaretlenir sevdanın fıtratı
tek bir nokta siper eder gözlerini
iki çocuk taşır yaralı meleği,
biri küsmüş akan nehre ve diğeri bakamıyor topraktan başka yere
the wounded angel sayıklıyor bu gece
indirin duvardan diyor beni
diyedursun da, ben gözlerini açıyorum meleğin
yeni bir dava başlatıyorum