Belki de yaratılanların en lanetlileri bizlerdik,
Çıplak ayakla bastığımız toprağı
dozerlerle geçtiğimizde almıştık bu ahı.
Ve topraktan alınan "ah" alınabilecek en büyük bedduaydı...
Çünkü hakikatin ta kendisine açılan savaş,
cennet ağaçlarıyla gizlenmiş bir bataklığa benzer.
En büyük zafer sarhoşluğunun tam ardında gizlidir, çamurdan uçurumlar...
Böylesine mahşeri bir savaşta tarafsız olmak ne mümkün!
Tarafsızlığın bile bir taraf olduğunu bilmeyene ne yazık...
Anlamlandıramadığı acıların kölesi olmak,
yaşamaların en zifiri hâlidir oysaki...
Bilge tanrıçaların ayaklarını bastıkları bu topraklar,
Onu hoyratça ezip geçebileceğini sanan tanrılardan, elbette hesabını soracaktı.
İşte bundandır bu savaş,
topraktan beslenen tüm mahlukatların savaşıdır.
Ve bu muharebede topraktan yana olmak,
çürümüş düzene karşı yapılabilecek en büyük başkaldırıştır.
Evrene gelen her soluğun ana rahmi,
Ve evrenden göçen her son soluğun
kucaklayıcısı olan toprak ana,
bir de insanın sonsuz anlamlandırma gücüyle kenetlense
hangi demir yumruk, hangi küstahça gülüş,
Ve hangi tanrı olmaya soyunmuş yezit, karşı durabilir!
Bir yanda yüreğinde katledilen her gülüşün
yangınıyla yaşayanlar ordusu...
Öyle ki yekpare olmuş o ateşle,
Ateş, öylelerinin karşısında yanmış, kavrulmuş...
Bir öteki yanda anlamı sığ, betondan
mezarlıklarda arayan
ve hatta o betondan örülen kalelerin ardında
ateşten ölesiye korkanlar sürüsü...
Öyle ki ölüm bile onların karşısında daha canlıdır.
Çünkü ölen sadece beden ise
ortada sadece özgürleşen bir ruh vardır.
Ve o ruh, anlam savaşı mevzisini asla terk etmez,
geride kalanların yüreklerinde yanan ateşe har olur, kudret olur...
Fakat ölen ruhun ta kendisiyse
ortada günden güne çürüyen bir beden,
o zemheri çürümüşlüğün ortasında,
anlama susayanların,
şuursuzca yarattıkları mutluluk serapları...
Ve şüphesiz ki
Vay onlardan geriye kalanların hâline!
O yüzden bu savaşta zafer ölmemek değildir.
Çünkü toprak ananın mevzisinde
onun koynuna düşen her can,
her bahar bir kez daha filizlenecektir
cellatların en savunmasız yerlerinde,
yani ölümü bile öldürenlerin yarattığı,
o dipsiz korkularında...