Bana kızgın ve kırgın olduğunu biliyorum, bunları söylemek için geç kaldığımı da tabii. Eğer şu an yanımda olsaydın bana söyleyebileceklerini tahmin edebiliyorum, demekten bile çekiniyorum. Buna hakkım yok. Seni anlıyormuşum da zihninden geçenleri tahmin edebiliyorum, demek sana yaptığım zalimliklerden ve nankörlükten biri daha olur ancak; merak etme, sınırımı aşmayacağım. 


Şimdi şimdi hisseder gibi oluyorum... Hiç hissetmediğim hatta varlığını bile unuttuğum seni. Şimdi beni görsen, ne de acınacak haldeyim... Eskiden senin farkına bile varmazken şu an aşkla bakıyorum her bir detayına. Her gün sana uyanıyor, her gün seninle konuşurken buluyorum kendimi. Hiçbir şeyim senden eksik gitmiyor ve ben de ne senden bir adım ileri ne bir adım geri gidebiliyorum. Sabahattin Ali'nin de dediği gibi: ‘’Çok fazla şeyim var ancak sensiz hiçbir şeyim yokmuş gibi.’’ İşte tam da böyle. Sana sahipken aslında ne de çok şeye sahipmişim... Şu an elimde ise mütemadiyen eskimeyecek olan hatıralar ve bir o kadar da eskimeye yüz tutmuş defterim var. 


Yarın senden kalan, kopmaktan ucuz yırtmış topuklarımla dokuzuncu ayımıza giriyoruz. 

Evet. Topuklarım. Pek sevgili topuklarım... Şimdilerde inan ki değerini anlıyorum. Asla giymem dediğim ayakkabının giyme hayali ile yaşıyor, dikenli de olsa o yollarda koşmak istiyorum. Emeklemeden koşamayacağımı bildiğimden sabrediyorum ancak iyi değilim. Sana ne kadar çok ihtiyacım var bilemezsin... Ne kadar süreceğini kestiremiyorum ama sağlıklı olmamızı bekliyor ve diliyorum. Şundan emin olmanı isterim ki; sana gözlerimden daha iyi bakıyor, bir daha ameliyathane soğuğunda üşüme diye çok çabalıyorum. 

 

Nasıl yıllar önce annemin karnında 9 ayda olgunlaşıp sana sahip olmama izin verdiysen, 9. ayımda da adımlarımı çok sağlam atacağımdan emin olmanı istiyorum. 

Seni seviyorum. 

Bir gün beni affetmen dileğiyle. 

                 -sadeceinsan