Yine taşınıyorum bir yerlerden. Biri kıçıma tekmeyi vuruyor, diğeri gideceksin buradan diyor. Ya iflas bayrağını çektik epey zaman önce ya da karabasanlar çullanıverdi tepemizde. Böyle değildi eskiden bavul hazırlamak; iyiydi, hoştu, heyecanlıydı her şeyden öte. Şimdi öyle mi hiç ? Bi' kaç saniye soluklandım, sigara yaktım. Her şeyi peş peşe doldurmaya çalışmışım. Neyi bulsam, neyi atmak istesem doldurmuşum bavulun gözelerine. Kendimi tanımasam hurdacı bu diyeceğim neredeyse. Dile kolay kaç yıl saklı yığdığım çöplerin arasında. Sahi ben ne zaman atık bir forma büründüm ? Kim kullanmıştı beni ? Bavul doldu dolacağına ancak nereye boşalacak ? Bavulu boşaltmak kolay. Kolileri kim kaldıracak, yığınla anıyı kim bir çöp gibi kovalara boşaltacak ? Kemanın telini yaptırmadım, öylece hevesiz bir şekilde yatıyor çantasında. Gitar senelere karşı koyamıyor artık; sağı solu çatlak, telleri paslı. İtiraf ediyorum ben onu hor kullandım biraz. Keman öyle mi; bir teli koptu, kendini teslim etti, en fazla şu an üstü toz bağlamış duruyor olduğu yerde. Ha sesi soluğu çıkmıyor, orası ayrı. Emektar bir gitarın canını teslim edinceye dek çıkaracağı sayısız ses var. Hem öyle keman müsveddeliği yapmaz. Vurursun tellere, sıkı sıkı yaparsın akoru, söyler dilinden bir şeyler, gönlünü eyler. Ben taşınıyorum yine. İçimde barındırdıklarımla koca bir enkazı yine bir yerlere sürüklüyorum. Koca bir ev gibi açmıştım oysa ben tüm kapılarımı. Bir süre misafir ağırlamak her sahibin hakkı. Oysa ben yatıya kalmaya bile davet etmiştim insanları. Üç arşınlık mezara misafir edemedi koskoca tanrı.