Türkçe sözlü hafif batı müziği çalıyor bir yerlerde.
Bir yerlerde sürekli çalıyor, hiç susmuyor. Uyumaya çalışıyorsun, çalıyor; uyuyorsun, rüya görüyorsun, çalıyor; uyanıyorsun, çalıyor; kahvaltı hazırlıyorsun, çalıyor; kahvaltı ediyorsun, çalıyor; elini yüzünü yıkıyorsun, çalıyor; dişlerini fırçalıyorsun, çalıyor; çalışmaya başlıyorsun, çalıyor; çalışmaya devam ediyorsun, çalıyor; iş bitiyor, çalıyor; kahve yapıyorsun, çalıyor; kahveyi içiyorsun, çalıyor; kahve bardağını yıkıyorsun, çalıyor; oyun oynuyorsun, çalıyor; müzik dinliyorsun, çalıyor; kitap okuyorsun, çalıyor; piyano çalıyorsun, çalıyor; kendini banyoya kapatıp yerde oturuyorsun, çalıyor; sahile çıkıp deniz havası alıyorsun, çalıyor; sigara yakıyorsun, çalıyor; sigarayı bırakıyorsun, çalıyor.
Susmuyor.
Aşk, diyorlar hep. Yaz ateşi, diyorlar veya kış güneşi.
Haydi, diyor bazısı, haydi at artık bir adım. Seviyorum seni, diyor, deliler gibi.
Benimsin, diyor, ileri gidiyor bazen. Bırakmam, diyor, seni kimselere.
Suçluyor, vuruyor, yaralıyor, saçlarını yolup kanını emiyor; fırlattığı yerden alıp tepelere çıkarıyor sonra seni, ayağıyla ezdiği yerlerini teker teker öpüp okşuyor.
Sonra bir hayalet giriyor kadraja, pozlama güzel, netlik iyi değil ama.
İrili ufaklı, süslü paketlerde yüzlerce hediye kutusu veriyor sana. İçinden bir ses Pandora'nın adını fısıldıyor kulağına. Dinlemiyorsun o sesi. Bulmayı umuyorsun çünkü, Zeus'tan çalınan o kutsal ateşi.
Meğer içindeymiş.
Hediye kutuları dururken oraya bakmak kimin gelir ki aklına?
Şimdi, müzik fonda kalmış, üstüne de hayalet binmiş, hiç aralık vermiyor, devam ediyor konuşmaya.
Aklını bulandırıyor söyledikleri, elindeki kumandayı kurcalamaya başlayacak kadar sıkılıyorsun bir noktada. Kurcalıyorsun, kurcalıyorsun, hayaletin sesi iyice kısılıyor sonunda.
Korkma, suretinle baş başa kalıyorsun çünkü televizyonu kapatınca.
Hayatını izliyorsun bir kara kutu içinde, bakıyorsun seneler sonra var olacak olan haline.
Sonra yerlerde kırık cam parçaları, elinde öfkeli bir levye.
Sonra, bir anlığına başını dışarı çıkarmak, yıllardır içinde yaşadığın denizden.
Anlamak boğulup yok olacağını, inatla halinde ısrar edersen.
Bedeller kümesinin en büyük elemanlarının etkisiz elemanlar haline gelmesi, ödeyeceklerin karşısında.
Matematik de subjektiftir, diye bağırırsın sonra; sevgini elinde tutabilmek için kafanı kafasına uyacak şekilde yıllardır yontmaya çalışan o hayaletin suratına.
Matematik de subjektiftir.
Ispanak yemeğini hiç sevmedim, daha da sevmem.
Politik değilimdir, roman okumam, canımın istemediği yerlere sırf çağrıldığım için gitmem.
Duyguları yokmuş gibi davranmanın erdem olduğuna inanmam, ancak riyakarlıktır.
Gözüyle göremediği her şeyi yok sayan birinin de elinde olsa olsa iki, üç farklı bakış açısı vardır.
Fakirdir, fakir.
Seni kendisine benzetmeden rahat etmeyecektir.
Neresinden dönersen dön, mutlaka kârdır.
Pahalıya patlamamıştır, aksine; ucuz atlatılmıştır.