Hepimizin hayatında mutlaka uğrak mekanlar vardır. Sabah uyanınca mutlaka uğrayıp bir kahve içtiğimiz, akşamüstü belki güneşi batırmak ve sessizliği dinlemek için beş dakika dahi olsa mutlaka uğradığımız. Uğrak mekanlar samimidir, insanın güne başlamadan enerji doldurmak için gittiği ya da günün yorgunluğunu bıraktığı enfes ama bir o kadar kısa süreli, rutine bağlamış döngülerdir. Hepimizin iz bıraktığı, kendi kendine sahiplendiği, belki de birçok anı bıraktığı mekanlar gerçekten ayrı bir güzeldir.


Fakat iş insana gelince biraz değişiyor. Bir insan kendisini "uğrak mekan" gibi hissettiğinde değer verme yetisinden biraz daha kaybediyor. Seni aramayan, sormayan, özel gününü, acı gününü önemsemeyen insanlar yol üzerinden geçerken sana uğrayıp vakit geçirmesi gerektiğini belirttiğinde, ya da kalacak yeri olmadığını söylediğinde, hadi kahvaltı hazırla da yiyelim dediğinde işler bu kadar sempatik olmuyor. Hele bir de bu durum sürekli tekrarlanıyorsa içindeki ses avaz avaz bağırıyor.


Ben uğrak mekan değilim!


Çıkarları için, o anki herhangi bir sebepten dolayı olmadık bir zamanda seni düşünmeden işini, yorgunluğunu, yapman gerekenleri ertelemeni isteyen kişiler beni hep biraz iğreti etmiştir. Böyle insanları da kaybetmekten pek de korkmam işin aslı. Zamanında pek çok kez durumun farkında olduğum halde, andan keyif almaya çalışarak -ama zerre keyif almayarak- üstüne koca bir yorgunlukla ve vakit kaybıyla işe gitmişliğim çoktur. Fakat yaş ilerledikçe, vakit artık yetmemeye başladıkça diyorum ki ne gerek varmış? Bir başkası -bir başkası çünkü bir yabancı- düşüncelerinin zerre hayatıma etkisi olmayan bir insan, mutlu olsun diye neden vazgeçmişim ben kendimden? Neden değer görmediğimi bilmediğim halde, uğrak insan olmuşum?


İnsanlar hep böyledir. Sayılı, az ve en önemlisi öz insanlar olmalı hayatımızda. Diğer türlüsü insanın kendini yorması, günlerce arkasından sinir krizleri geçirmesi ve ben olsaydım böyle yapmazdım diye inlemesiyle geçiyor.


Bunu neden anlatıyorum biliyor musunuz? Çünkü bugün yine tam olarak bunu yaşadığımı fark ettim. Ve kendime yine çok kızdım, hani sen artık insanların uğrak mekanı olmayacaktın? Hani sen uğrak insan olmayı senelerce bırakmıştın?


"Geçerken sana uğramak istedim." Cümlesi her derdini çeken, her anında yanında olan, her duygunu paylaşan insanlarla çok kıymetli. Fakat senelerce görüşmediğin, aradığında ulaşamadığın, daha da fazlası sana geri dönme ihtiyacı bile hissetmeyen o insanın "geçerken uğradım, bu gece sende kalırım, geçerken uğradım birlikte bir yemek yeriz, geçerken uğradım otobüse daha çok var." sözleri değer üzerine kurulu değil.


Başardım sanıyordum, yanılmışım. Umarım bu son olur. Pazartesi günü ilk iş günüme söve söve gideceğime o kadar eminim ki.


Siz, siz olun da kimsenin uğrak insanı olmayın. Uğrak insan, sana işim düştü cümlesinden farklı bir anlam taşımıyor çünkü. Samimiyet desen asla barındırmıyor. Hassas kalplere sahip insanların hayatında acı bir tecrübe olmaktan öteye geçemiyor.