Çocuğum 

daha bir gün babamı da seveceğim annem kadar dedim.

Sevemezsin dediler. 

Babamı sevmeyi öldürdüler. 

Ben itiraz edecektim her şeyi susturup. 

Babam kürsüden sevilmezliğini ilan etti.

Babalar! Hep öyle ederler.

Öyle mi ederler?


Çocuğum

ben ufukların arkasını da görürüm dedim. 

Göremezsin dediler.

Bu köyde ufuk üç kilometre ilerde. Sonrası karlı dağlar. 

Sen o yolu bile yalnız yürüyemezsin dediler.

Yanıldılar oysa yanıldılar. 

Ben daha altı yaşında boyu boyumu geçen arpa tarlaları arasında yolunu bilmediğim tarlamızı buldum. 

Kardeşlerim! kardeşlerim hep ordaydılar

Hem de neredeyse üç buçuk kilometre. 

Hem de neredeyse yalnızdım. 

Rabbim, melekler ve geride beni arayan annemin duası. E onlar yanımdaydı. 

Biraz korkum biraz ümidim bir de parmaklarımda sıcak asfaltın isi. 

Çocuktum yolda da oynamıştım halbuki. 

Sonra annem gidilebilecek mesafeleri mahalle sınırları ilan etti. 

İçimde hep o tarlanın merakı.

 

Çocuğum.

Biraz büyümüşüm. Boyum canım. Daha düşünmeyi öğretmediler.

Her şeyi çirkin mutluluğu güzel bellettiler. 

O zaman anladım insanların neden hep mutluluğu aradığını. 

Elimizde mutluluk balonu içimiz balon kadar boş. 

Sonra bir de merakı öğrettiler. Bir gün bir soru sordum.

Beni sorduğum soruyla hükmettiler.

Ne bellettilerse öğrendim. Yanlış öğrenmişim. 

Bir gün bir müfettiş geldi. 

Kalem tutmayı bilmiyorsun. Böyle yazamazsın dedi. 

Selametlik müfettiş!

Şimdi herkes yan ben düz koyuyorum defteri. Kolum daha çok ağrıyor.


Sonra hep yapamazsın dediler. Biz de onlar dedi diye yapmadık.