emzirmek için uzattığı göğsüne paslı bir kama iliştirecektir
denedik ve olmadık, binlerce şey olurken biz olmadık iliştirecektir
bir zarf ütüleyip, jilet bir kelime sarf edecektir
söğüt ağacı gibi durduğun yerde bir hışımla yapraklarını
bir hışımla paslı hançerin açtığı yaradan ruhunu döküp
bir imza gibi taşıdığı yaralar edinecektir kervanından
duvarlarından su taşacak, su birikecek göğüs kafesinde
o beslediğin kuş boğulacaktır, tedbirini ağıtınla al
hadi yakar
kemiklerini, parçalarını gömdüğün söğüt ummadık kavuşmalar yastığı ama
senin ağrın bir hafiften büyük, kasvetin nehrin oluştuğu yerde başlıyor
gözlerini taşıyan ellerin feryat figan bir ecza ararken
istediğini gördüğün aydınlık pazarlara uyanamayacağı gerçeği
feryada üflüyor, feryada sus diyor sus ki dahası dirilipte
dahasına ninniler, dahasına yastıklar dizmeyelim
bu kalabalık bir kişilik, bu kalabalık birden büyük
denedik ve olmadılar iliştirdiği göğsünde boğulan kuşun, boğduğun kuşun
cesedini, kemiklerini, ruhunu defnettiğin ısrar, verdiğin solunum
suyun buruşturduğu tenine verdiğin uslu çaba, o yalvarış, o çığlık
o büsbüyük çığlık ölüsünde ayaklarına dokunduğun soğuk bedenin
üzerinde gezen ellerindeki kutuplar, büsbüyük çığlık
o çığlık ki ''sende orada öldün'' demiştir serseri bir sesle
o ısrar ki hiçe saydığı kendini uyuşturmak için tek çareydi
tek eczası buydu, dünyevi gayreti bu yılgınlığa bir arayıştı
affetmez kendini ve bunu söğüt ağacı
göğsüne iliştirilen paslı hançerle beraber, bırakır dalındaki kuşu
al senin olsun bu kuş tüyünden yastık ama umutlanma
sen kestin ama yine de affola
Kendine Şair
2022-07-18T22:30:02+03:00Ağır bir dil ama güzeldi.