eski aşklarım,

göğsümde bir zamanlar uçuşan o kelebekler

sahi neydi?

karlı dağların arasında, bir akarsuyun önünde su içen ceylan gibi

özgür, devingen olup

körpe dalları kurumuş bir çınar ağacına çeviren bu fütursuz susamışlık.

gece olunca sönünce sokak lambaları

ben avuçlarımda yıldız tozlarıyla yürürüm


nerede bir tanrı görsem yürürüm

kan içer kin kusar yürürüm

arar dururum iyi bir insan, yürürüm

ve yine bir mezar görür, dururum


uzan ey! çatlak göğsünde seller biriken

patlamaya hazır soylu anka kuşu,

kemiklerinde biriken sızıntıları emsin toprak,

ve sen bir planarya solucanı

yeşer toprakta yeniden,

henüz vakit erken...