Gözlerini açtı, hafif bir tebessüm vardı suratında önce yerini kaşlarının çatılmasına daha sonra buruk bir hüzün aldı yerini. Hep böyle diye düşündü, sıralama hep böyleydi. 


Bir rüya görmüştü aslında ama uyanınca fark etti nasıl bir kabus olduğunu. Hep böyle olurdu zaten. Rüyasında her şey eskisi gibi devam etmişti, sevdikleri onları en güzel hatırladığı zamanki kadar hoş ve yakındı; dertlerini, hüzünlerini, umutlarını, mutluluğunu paylaşıyordu. Bazı zaman espiriler yapıp güldürüyordu kendini yaşadığı olayları olumlayıp keyfini yaratıyordu. Aslında çok güzel bir rüyaydı ama farkındaydı yaşananların ve gizleyemedi bunu kendisinden. Farkındalıkla  dönülen geçmişin kederden ibaret olduğunu gördüğü ilk defa bu kadar çıplak gözlerle. 


Yorganını aradı sarılacak unutulacak şeyler vardı. Hep düzeltmeyi ertelediği bozuk perdesinin sarktığı kısımdan gecenin aydınlığında kısık gözlerle aradı yorganını. Hep böyle zor olurdu zaten diye düşündü. Belki de gerçekten kabus görseydi hoşuna bile gidebilirdi. Uyuyamayacağını fark etti ağır aksak hareketlerle yataktan kalkarken vücudu belli belirsiz çığlıklar atıyor, bir şeyler anlatmaya çalılıyordu. Uzun bir arayıştan sonra ayakları terlikleri bulunca nihayet sigaraya doğru yolculuğu başladı. Işığa bir anlık eli gitti ama etrafta görmesini beklediği bu kadar parlak bir şey olmadığını düşündü, yakınında görmek istediği hiçbir şey yoktu. Tekli koltuğunun önüne çektiği sandalyenin üzerine ayaklarını uzattı en sevdiği manzaraya karşı sigarasını çıkardı. Tavanın kıvrımları onu hep çok etkilemişti belki de alışkanlıktan olsa gerek elini çakmağın önünde siper ederek yaktı sigarasını. Hep böyle üzerine titrerdi yaktığı ateşlerin sönmemesi için belki de yapmamalıydı. 


Hiçbir zaman kolay olmamıştı mutluluğu bulması da onu araması da öyle de olmalıydı zaten ama sonunda bulduğu mutluluğun da hep eksik olduğunu fark etti hep bir “ama”sı vardı. Ağzındaki yeni uyanmışlığın tadı sigarayla gittikçe dayanılmaz bir hal almaya başlayınca gece demlediği kahvesinin ısıtıcısını açtı. Kendine bir bardak almak için yeltendiğinde ağzındaki sigarasından üzerine düşen külün düşmesini izledi önce sonra onunla ne yapacağını düşündü. Yavaş yavaş gelişen bu kaosun düştüğü yeri yakacağı yoktu ama olacağını bildiği sıkıntıların yaşanırken ona hiç endişe vermediğini fark etti. Hep böyle önceden üzülürdü olacaklara. Küllüğe doğru üzerindeki külü serptikten sonra dolabın kapağına doğru yöneldi. Bardağa döktüğü yarı ısınmış kahve soğuk havanın etkisiyle cılız bir duman ile tüttü. İlk yudumum sonunda biraz olsun huzurlu hissetti. Tavanda dönen bir sürü anının renksiz filmini izlemeye devam etti üzülmek için duygusal filmlere ihtiyacı yoktu. Hep böyle kolaydı kendini üzmek diye düşündü.


Yeni bir sigara yakmanın eşiğine geldiğinde artık kafasındaki sesleri susturması gerektiğini düşündü sorunda buydu fazla düşünüyordu. Telefonuna uzandı, o zamanlar sık dinlediği bir şarkıyı açtı, hafif cızırtılı hopörlöründen henüz sadece melodiler çıkarken şarkıcı sözlerine başlamadan sigarasını yaktı ve kendi kendine konuştu “oyun devam etmeli”.


♫ Sessiz dalıp gitsek uzaklara

    Dertsiz tasasız yarınlara… ♫