biter gündüzün emanet saatleri
yeşertir kuru, gölgesiz gerçekleri...
başucumda ağırlarım her acıyı
izlerim anılar kentinin yangınını...
darağacında tatava yapmayandım
gevezeliğimi yapraklarla sakladım...
sus diyor, ölüm döşeğindeki dede
saçarım sırlarımı delik cümlelerle...
karanlıktan gelen sesleri toplarım
uyurgezer eskicinin lal laflarıyım...
aradım kendimi, kendi deryamda
daldım ummanlara oldum damla...
boş binaydım yıktım kibirli yapımı
içimde kurdum manalar otağını...
sevdalı buluttum yağmur doğuran
aşk nehrinin beşiğinde seli yatıran...
barış çiçekleri kokar sevgi ülkemde
tarifsiz bahardı bu, aşkımızı bilene...
kızıl düşüyle bir ağaç, orman oluyor
gökkuşağı gibi yaşamayı öğütlüyor...
sahipsiz hecelerim satılır pazarda
cem olmuş sözcüklerim semahta...
helal lokmalara uzanır tok kaşığım
zalimden gelen bir pula karşıyım...
sloganını evde unutmuş eylemciydi
amaçsız yola çıkan yolcunun treni...
gidenleri anmak değil, yaşamak gerekti
tozlu ütopyaların arasından çıkar devrimi...
konakladım yaşayan ölüler mezarlığında
asi dizelerden dualarla tutundum hayata...
perisini kendi yazan masallar gibiydi
uykusunu arayan gecenin tek şiiri...