"Uykusuzluk, neredeyse tam bir uykusuzluk; sanki içime iğrenç bir nesne kazınıyormuş gibi düşlerin verdiği acı"

  • Franz KAFKA






Uyuyamamaktan korkmuyorum artık,

Sabah ezanında müezzinle flörtleşmekten,

Kalkıp, işe yorgun gitmekten,

Tir tir titreyen bedenimin infilak etmesinden.


Ölmekten de korkmuyorum artık,

Uykumda ölmeyeceğim kesin çünkü.


Biliyorum ki,

Göreceğim ölümümü o kesin,

Dünya gözüyle öleceğim o kesin.


Uykusuzluk beni ne hale getirdi?

Uykusuzluk beni çok güçlü biri yaptı.

Her şeyi herkese anlatmamaya, güzel kadınlara kötü espriler yapmamaya karşı çok güçlü biri,

Kelimeleri midye dolma yutar gibi yutmadan konuşmamaya karşı çok güçlü biri,

Kanımda dolaşan, olmayacaklar işler peşinde koşan irin gibi,


Yaptı.


Yapacak gibi de duruyor.


Bazı geceler soruyor, cevabını bildiğim ama bilmiyormuş gibi yaparken çok kötü rol oynadığım soruları.

Omuzlarımın damlarından akan yağmur suyu boruları,

1947'de parayı paradan vurmuş bankerin evinin önündeki koruları,


Bildiğim ama asla takip etmediğim doğruları,

Kendinden, kendinden beter insanları doğuranları,


Oversharing saatlerimde sus pus kesilen duvarları, tavanları, pencereleri hatta odamda serkeş gezinen o meyve sineğini,


Evet hepsini,


Hepsini öldüreceğim.


Uykumda, uykumla beraber.


Dokuzuncu kattan dokuz doğurur gibi indirdiğim cesetleri omuzlarımda,


Annemin yarın yokmuş gibi dövdüğü gibi beni dokuzlarımda,


Unutacağım.


Evet unutacağım.


Ama uyuyabilirsem eğer.


Varoşlarda sabah dört gibi geliyor şimdi hayatın tadı,


Sigaram da kalmamış, ciğerim de,


Ak mı kara mı bilmediğim.


İkisini de mahvetmişim o başka,


Yazık ederken o aşka...