Sevgili Kızım,


Beni uzun zamandır bekletiyorsun. Söz verdiğin günün üzerinden çok zaman geçti ama sen hala yoksun. Saç tarağın, üzerindeki birkaç kırık saç teliyle hala olduğu gibi duruyor aynanın önünde. Elbiseni yıkadım, ütüledim, kırışmasın diye boylu boyunca yatağa serdim. Mis gibi kokuyor şimdi. Sanki üzerindeki çiçekler canlıymış da koku saçıyormuş gibi. En son beraber gittiğimiz tatil köyünde senin için aldığım bileklikleri de koydum yanına. Elbiseni giyerken onları muhakkak fark edersin. Ayakkabıların biraz eskimiş gibi, her ikisinin de ön tarafı renk atmış. Dönünce sana yeni bir tane alalım. Uzun zaman oldu kızım; ayakların büyümüştür, boyun uzamıştır, belki el bileklerin bile kalınlaşmıştır. Sen bir dön, gerekirse her şeyin en yenisini, en iyisini alırız. Dön benim güzel kızım, dön ki babanı bu karanlık duvarların arasında bırakma. Dön ki yine evin etrafı kopmuş saç teliyle dolsun, dön ki o güzel sesin evin içinde yine yankılansın, dön ki o kitapları sesli okuyuşunu duyayım. Şimdi seninle beraber çektirdiğimiz son fotoğraf karesine bakıyorum da kızım, ben boşuna ütülemişim bu elbiseyi. Biz gitmişiz, yokuz, değişmişiz kızım. Ne benim sırtıma inen saçlarım var artık ne de senin rengarenk balonların. Bazen düşünüyorum da canımın içi, uzaklaşmak için olduğun yerden kalkıp gitmene gerek yok; zaman zaten seni alıp çok uzaklara götürüyormuş. Ben de ayrılmışım kızım, meğer ben de kapıyı çekip çıkmışım, sana boşuna sitem etmişim bunca zaman. Gül yüzlüm, olur da eğer elbiseni yıkayıp ütüleyecek takatim kalmazsa bir gün, ne olur bana kızma. Bu asla sana olan hasretimin bittiği anlamına gelmiyor. Ancak biliyorsun ki uzaklaşmaya devam ediyorum ve gücüm de zamanla tükeniyor. Bu satırları yazarken bile ellerimin titremesini engelleyemiyorum. Dön benim güzel kızım, dön. Söz veriyorum, sana o sıkıcı masallardan anlatmayacağım, yemek yerken ağzımı şapırdatmayacağım, istediğin zaman dışarı çıkmana da izin vereceğim. Tek istediğim uzaklaşmam bitip yamacın kenarına ulaştığımda yanımda olman. Bana yükseklik korkumu, dalgaların coşkun sesini, rüzgarın yüzüme tokat gibi çarptırdığı yağmur damlalarının şiddetini unutturacak tek şey senin o güzel yüzün. Dön meleğim, keza uzaklardan sesini duymaya başlamaktayım dalgaların.