Bak yıllar ne acımasız, şuh kahkahalarla hiç yaşanmamış ve hiç yaşanmayacak aşkımıza gülüyorlar. Hiç girmediğimiz sokaklarla doluyor günler. Bahar akşamlarını hiç geçiyor saat, bahar sabahlarını ise tek. Fark ettiysen hiçbir yelkovan ve hiçbir akrep geç kalmışlığa çare olmuyor artık. Binmediğimiz vapurlar kaç yüzyıla tekabül ediyor? Sen daha iyi bilirsin, hep daha iyi bildin. Zaman da sana bir güzellik yapmıştır sanıyorum, benim gibi yaş almamışsındır. Yine öyle gencecik ve tazecik, yine öyle çakmak çakmak bakıyorsundur kim bilir hangi şehirlerin hangi ufuklarına. Hayattan alacağın vardır daha eminim. Yürüdüğün yollar sarsılıyordur, kuşları uyanıyordur girdiğin mahallelerin. Öfken denizlerde dalgalanıyordur, hiç yüzmediğimiz. Sevgini ise ben bilmem, bilene sormak gerekir; insandan esirgendiği şeyi bilmesini beklemek de zulmün bir başka çeşididir.
Yaş almamışsın ya sen, yüzünde hiç sitemkar çizgiler yok, oradan belli. Gözlerinin ışığı hiç sönmemiş. Saçların kime bilmem inat eder gibi parlak, sarı ve çocuk. Tenin buğday, sıkı, genç. Senin dostların bile genç. Bak hepsi yanında, aynı masada. Bense hiçbir masaya, odaya, davaya sığdıramadım kimseyi. İster istemez omuzlarım biraz düştü, sırtım eskisi kadar dik değil; başım dik ama hâlâ. Mümkünü olmayan geleceklere, başka başka hayatlara çevirdiğim başım dik. Hiç benim olmayan annelere ve çocuklara doğru uzattığım ellerim biraz halsiz, yine beyaz. Gözlerim desen, çok yorgunlar. Kapılarda, pencerelerde, yollarda aramaktan seni, meşru bir yorgunluk.
Sigarayı bırakmışsın diye duydum, iyi olmuş. İçerken pek kederli içiyordun zaten, insana kan kusturan bir keder. Sanki dünyadaki bütün haksızlıklar senin başına gelmiş gibi. İnanır mısın, dünyadaki haksızlıkların bir kısmı benim başıma geldi. Aslında en büyük haksızlık annenin seni bu dünyaya doğurmasıydı ya, bir noktadan sonra tanrımız bile geri dönemiyor demek ki.
Kısacası, cancağızım; oturmadığın masalardayım, uyumadığın yataklardayım, gidip de görmediğin memleketlerdeyim. Senin olmadığın, senin bakmadığın, soluğunu duymadığım her yerdeyim. Hatırı kırk yıldan fazla olur diye içmediğimiz kahveler balkonda soğuyalı bin yıl oldu. Ama ben yudum yudum içtim ömrümü. Boğazımda bir acı, bir nahoş tat var desem, bundan mı dersin? Seni çok özledim.
Leyla Akçay
2021-05-28T22:32:56+03:00Çok teşekkür ederim Pınar Aygün :)
Mihra
2021-05-28T15:23:03+03:00Yazınız çok içten olmuş. Okurken, kalpten hissettim. Kaleminize sağlık.