-Ben tuzlu nefesinden kaçtım da geldim karanlığın;
Yuvamı, zihnimi yundum.
Suskunluğu çiğneyip de,
Basıp da bağrına bağrına kör talihin;
Hasretine karşı dişimi sıkıpta sevdim seni Valşev.
Gün geçtikçe uzaklaşıyor aklım başımdan,
Gençliğim gibi onu da kaçırıyorum.
Uykular dayanıyor gözlerime, düşüveriyorum bir yanıma
Ah Valşev! Ölüyorum saçlarına…
İnanmaz olur da hakkıma girerse insanlar,
Aşkımın ispatı olarak saçlarını göster onlara.
Valşev! Valşev! Valşev!
Zaman bir tekne değildir güzel kadın,
Elem küreğiyle çekilen.
Yüzdüremezsin onu o engin ve yüce bedeninde.
Eğer ki, benim gözlerimle bakabilirsen kendine…
Valşev! Valşev! Valşev!
Seni asırlara rağmen seveceğim!
Romalı bir köle gibi izini taşıyacağım sırtımda.
Ovalar misali yüzümü çiğnettireceğim,
Dudaklarından fırlayan ateş kısrağına.
Sancıyorum beyaz tenlim,
Omuzlarımda hep bir ağırlık.
Geçmeyen nefesi bu,
Valşev duyuyor musun?
Devler dövüşüyor!
Bir göz kapağın diğeriyle kavuşuyor…