"Dünyanın beş milyar yıl sonra ölecek olması ne acı. Yaşamın bundan daha evvel bitecek olması, yaşadığını bildiğimiz tüm canlıların beş milyar yıldan daha kısa sürede tamamen silinip gidecek olması ne trajik. Belki tüm bunlar evren için sıradan şeyler olduğundan devasa atom yığınları veya kütlesiz garip parçacıklar olacak şeyleri bizden daha normal karşılıyordur. 


Belki hepsi kaçınılmaz sonun nihayetinde bir devamlılığın yani yeni bir başlangıcın olduğu bilgisiyle bizden daha bilgece bir rahatlık içindedir. Fakat öyle ki bizde ne yeterli bilgi vardır ne de huzur. Sınırlarımız öylesine dardır ki evrenin ne olduğu asla umurumuzda olmaz. Küçücük zihinlerimiz eninde sonunda tüm bu yaşananların önemsiz birer toz zerresi olacağından habersizdir. 


Gerçek yalın bir şekilde düşünüldüğünde insanın var oluşu, gelişimi, acıları, düşünceleri, deneyimlediği binlerce olay ve bunların çevresine etkileri. Tüm hepsi sonunda dünya öldüğünde bir hiç olmayacak mıdır? Hepsi boşuna değil midir? Yani aslında boşuna olmasa bile sonun böyle bitecek olması bizzat gerçeğin kendisinin hiçliğe çıkması burada olanların değerini bir anda düşürmeye yetmez mi?"


Yetmez dedi ilginç bir kararlılıkla Fei. "Bu söylediklerin eninde sonunda günlük yaşantımın karmaşasında eriyip giden şeylerdir. Öyle ki sabah kahvaltı ettiğim sırada dahi çürüyecek denli önemsiz düşünceler bunlar. Bak, ekmeğin üzerine sürdüğüm reçel bile hemen unutuverdi dediklerini."


"Fakat gece olunca bu dediklerimi tekrar hatırlayıp üzerine düşünecek olman doğru değil mi?" diye karşılık verdi Kai.


-Yiyip içeceksin, iş yerinde sahte bir keyiflilikle hiç hoşlanmadığın o insanlarla muhabbet edeceksin. Hatta içinden tüm bu önemsiz kimselerle neden vakit geçirdiğini bile sorgulayacaksın. Sonra akşam olacak ve o çok severek yediğin etin tadı daha ağzından gitmeden aklına az önce dediklerim gelecek. Ve o zaman gerçeği ne kadar inkar etsen de zihninde yalnız bunlar olacak. Değil mi?


-Sen insan keyfini kaçırırsın be!


Bu sefer küçük bir zafer elde ettiğini düşünerek içinden gururla gülümsedi Kai. Yine de Fei'nin hayata bakışındaki umursamazlığı saygıyla karşıladı.


***


Bu tatlı tartışmanın hemen sonrasında üstüne hızlıca bir şeyler geçirip çalıştığı yere doğru harekete geçti Fei. Arkadaşının cümleleri aklından hızlıca çıkacak ve yaşantısına olduğu gibi devam edecekti nasılsa.


İş yerine yakın meşhur caddede yavaşça yürürken bir adamla karşılaştı. Büyükçe burnu ile kendine dik dik bakan adamın sanki ağzından bir şey çıkacak gibiydi. Ama adam sustu ve sadece bakışlarıyla rahatsız etti onu. Yüzünden memnuniyetsiz bir ifadeyle küçümseyici bir tavır okunuyordu. Fei bunu ciddiye almadan duramadı, "hey ne oldu söylesene!" diye çıkıştı adama karşı. Adam bu sefer daha kayıtsız davrandı ve önüne dönüp olduğu istikamette yürümeye devam etti. İçinden "aptal herif" diye geçirdi Fei. 


Yaklaşık on dakika sonra aynı adamla tekrar karşılaştı. Adam farklı bir şekle bürünmüş gibiydi ve daha olgun görünüyordu. Hemen lafa girişti.


-Seni şuradaki kediden ayıran şeyi hiç düşündün mü?


-Dalga mı geçiyorsun? 


-Hayır, sadece bilmeni istiyorum. 


-Neyi?


-Dünyayı. Şu kediyle benim aramdaki farkı söylesene bana. 


-Bilmem, senden daha huzur verici olduğu kesin. 


-Öğrenmekten kaçıyorsun sen. Ama huzurunu bozmaya biraz daha devam edeyim. 


-Seni dinlemek istemiyorum ki.


Adam onu hiç umursamadan büyük bir telaşla tekrar konuşmaya başladı.


"Kediler hakkında biraz düşündüm de sanki bizden daha gerçekçi bakıyorlar hayata. Onlar için canlı olmanın çok matah bir şey olmadığı belli. İlginç bir kayıtsızlıkla yaşıyorlar. Duygu ve düşünceler onlara bir şey ifade etmiyor. Kendi zamanlarını yaşayıp bir çırpıda ölüme kavuşacaklarının farkındalar belki de. Biz de farkındayız ama sadece hayali bir farkındalık bu. Her daim ertelemeye çalıştığımız bir farkındalık. Yine de neticede kedi de ben de aynıyız. Canlı olmanın getirdiği mutlak kurala uyup vakit fark etmeksizin ölmemiz gerek. Öldüğümde o kediden bir farkım kalmayacak. Nasıl öldüğümün de önemi yok zira benim için tüm süreç benden bağımsız bir şekilde sona ermiş sayılacak. Yaklaşık yüz yıl sonra bir kemik yığını olarak mevcut olacağım. Bin yıl sonra toprağın altında unutulmuş olacağım. Milyar yıl geçtiğinde ise tüm bunlar hiç yaşanmamış olacak. Bu konuşma hiç yapılmamış olacak. Tıpkı o sıradan kedinin gerçekte hiç var olmadığı gibi."


Fei adamı dinledikçe daha da öfkelense de konuşmayı bitirecek eylemi gösteremedi. Gözleri gitgide açıldı ve yüzüne vurulan gerçeklikleri şaşkınlıkla dinledi. Gününün bu denli berbat düşünceler ışığında ilerlemesi canını bir hayli sıkmıştı.



***