Sezen Aksu - Vazgeçtim


Şuan canım yanıyor 11


Gözlerimin buğulanmasını ve burnumun karıncalanmasını istemiyorum

Kaçmak istiyordum ama tek başıma olmalıydım

Ne bulunduğum yere ait olabildim

Ne de burada gülümseyebildim.

Ve son olarak 11, çok yoruldum.

Muhafız, her savaşı kaybetti dersin

Tabi, soran olursa.


*


Aksilik üstüne aksilik demek benim hayatım demekti. Herkesin dertleri böyle üst üste mi geliyordu bilmiyordum ama benim dertlerim banka kuyruğu gibiydi, veznedar hepsiyle mesai bitimine kadar baş etmeye çalışıyordu ve mesai de ben ölünce bitecekti sanırım.


"Şarj aletin nasıl olmaz Sinan? Ne yapacağız şimdi?" Arabayı kullanan hanımefendi kulak kabartmıştı, birkaç saniye sonra


"Bir sorun mu var?" diye sordu nahif bir ses tonu ile. Ne diyeceğimi, nereden başlayacağımı bilemezken ön koltukta oturan amca


"Kızım telefonlarının şarjı bitmiş işte nesini anlamadın?" Anlaşılan o ki amca bey daha dikkatli dinlemişti konuşmalarımızı.


"Evet amcacığım" dedi Sinan öne doğru giderek


"Acaba" deyip durdu


"Samsung Note 10 için uygun şarj aletiniz var mı?" diye tamamladı cümlesini.


"Oradan bakınca elektronik eşya mağazası gibi mi duruyoruz beyefendi?"


"Hayır yani, siz de kullanıyor olabilirsiniz diye sordum hanımefendi"


"Kullanmıyorum, şaka yaptım. İleride bir mağaza var, oradan alırsınız."


"Ne kadar ileride?"


"İşte bir kaç kilometre kadar ileride?" Derin bir nefes alıp arkama yaslandım.


"Biz Bandırmaya gidiyoruz, siz nerede ineceksiniz?" diye sorunca kadın, Sinan atıldı


"Ne yapacaksınız Bandırma’da?" Kadın daha kaşlarını çatmış, cevap verecekti ki yaşlı adam atıldı


"Öğle yemeğine gidiy…" adam cümlesini bitirmemişti ki


"Baba." dedi kadın tok bir ses tonu ile.


"Soruyu ben sordum, soruya cevapla karşılık verilir, soru ile değil!" diye kısa bir uyarıda bulundu kadın. Sinan yalakası 32 dişi ile gülümseyerek:


"Haklısınız boşluğuma denk geldi." diyerek biraz daha yaklaştı öne


"Gittiğiniz yere gidip yemek yiyecek bir yerler aramayı düşünüyoruz. Aslında buraya gelişimiz biraz sıkıntılı oldu hanımefendi, aracımız arızalandı, yeğenimin de hastalığı var, acıkınca hop bayılıveriyor kerata."


Dayımın da hastalığı var aslında, biliyor musunuz? Ruh hastası kendisi demeyi ne kadar çok istesem de bir şey demeyip sessiz kalarak Sinan'ı onayladım. Kadın anlayışla başını sallarken fren yapıp


"Bakın burada şarj aleti bulabilirsiniz." dedi, Sinan sğı solu kontrol edip:


"Hemen alıp gelsem bekleyebilir misiniz?" diye sorunca kadın gülümseyerek evet dedi, hemen inip mağazaya giren Sinanı izliyordu gözlerim. Birkaç dakika içinde şarj aletini alıp geri döndüğünde


"Neyse ki varmış şarj aleti.” diyerek girdi içeri.


"Denedin mi, şarj alıyor mu?"


"Evet evet, acil diye powerbank de aldım, bunların hesabını sana yazıyorum tabi"


"Yaz yaz." diyerek kafamı çevirdim, sessiz bir yolculuk başlamıştı, nedenini bilmediğim bir hüzün içime düştüğünde gözlerim doldu. Sinanın omzuma dokunması ile elimde olmayarak gözyaşım yanağımdan süzüldü, önde oturan amca görse de bozuntuya vermedi, birden arabanın içini bir yas sessizliği sarmıştı. Sinan yine anlamadığım bakışlarını üstüme dikmiş bir anlam arıyor gibi bakıyordu, bu halleri beni daha çok korkutuyor içime amansız bir ürperti salıyordu.


Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kimseden çıt çıkmamıştı, arada benim burun çekme seslerim dışında nefes alışverişlerinden başka ses yoktu, herkes ağladığımı fark etmiş olsa da soru sormamışlardı gerçi arabayı kullananan hanımefendi bir iki kez yeltenmiş olsa da amca onu durdurmuştu.


"Bakın burası Bandırma’nın öerkezi konumunda bir yer. Yemek yiyebileceğiniz birkaç mekan var isterseniz sizi burada indireyim" dedi kadın.


"Evet, çok iyi olur, gerçekten çok teşekkür ederiz" Sinan’ın cevabı ile amca gülümseyerek el salladı


"Teşekkür ederiz tekrardan, yolunuz açık olsun sizin de" diyrek kapıyı açtım ben, Sinan da diğer kapıyı aralamıştı, biz indikten hemen sonra araç hareket etti, Sinan bana doğru yürüyüp telefonu gösterdi


"Az biraz şarj oldu, telefonu açtım o yüzden. Rahat ol yani, polisler ararsa ulaşabilirler."


"İyi, sağol sen de." diyerek yürümeye başladım, o da yanımdaydı, ağladığımı görmüş olması canımı sıksa da yapacak bir şey yoktu, bazen insanın içi doluyordu ve tutamıyordu kendini.


"Tabii sağ olayım, ben olmasaydım sen hey yavrum hey, ne yapacaktın acaba? Neyse, şu ilerdeki lokantaya girelim ben de acıktım çünkü." Hızlıca karşıya geçtiğinde ben etrafı kolaçan ediyordum, nispeten daha uzakta olan araba da geçince karşıya geçtim ben de.


"Ne kadar hızlı olursam olayım seni beklemek zorundayım değil mi? Ölmezsin, merak etme, on saat etrafı kontrol etmene ne gerek var?"


"Eğer bana çarparsa o araba, sadece hayatım söz konusu değil, benim dikkatsizliğim o sürücünün hayatını mahvedebilir, yaşayacağı travma alacağı ithamların sadece cabası"


"Ne çok düşünüyorsun sen ya, travmaymış, nereden bileceksin?"


"Tanımadığın bir insan hakkında fazla dilin uzun Sinan, neyi nereden öğrendiğimi sorgularken bir dahaki sefer daha fazla düşün" bir şey demesini, hayatım hakkında laubalilik yapmasını beklemek istemiyordum, hızlı olmaya çalışarak lokantaya gitip nispeten daha sakin bir yere oturdum, garson menüyü getirince Sinan da gelmişti, karşıma oturduktan sonra garsondan bir menü daha istedi ve beklememesini söyledi.


Garson gidince menüyle sağ tarafı kapatarak ve kafasını eğerek bana baktı:


"Atarlı travmalı kızı bir tarafa bırak Buçe, büyük bir problemimiz var, cüzdanımı arabada düşürmüşüm."


"Ne?"