kıyılarıma gel...
kıyılarıma gel de dinlenelim seninle şöyle karşılıklı
tatilsiz dinlenelim, telaşsız ve zamansız
türküler dinleyelim her dilden,
köylere gidelim karşılıklı köylere
komşu köyü dere bölsün hatta, sen bana el salla
su kenarında...
dinlenelim seninle şöyle karşılıklı
beyin göçü nedir hiç bilmeyelim mesela, kavimler kalabilir
göçerken dinlenelim seninle, susarak dinlenelim
hiç durmadan konuşarak sonra- nasıl olsa dilimiz bir
zaman bizi bıraktı soluklanabiliriz nefesinde
taptaze nefeslere uyanıp
acelesiz kahvelere oturalım şöyle karşılıklı
korkma... hiç amerikan olmayacağız
çünkü kahve sevmek suç değil
çünkü sevmek suç değil
suç olsaydı yine değil tekrar tekrar severmişim
öyle söyledi kuşlar
yaşama işinde eksiğim ama ağaçlar benim...
kuşların şarkısı da çocukların gülüşü de benim
balkanlar benim, sazlar benim, sazlıklar bile benim bazen
yan yana oturup dinlenelim seninle şöyle
nasılsa zaman bıraktı bizi, sözlerin acelesi yok
her şey birlikte ve her şey bağımsız
ondan ki yalnız kalalım seninle karşılıklı
kuşları selamlayalım, kuşları selamlayacak kadar güzel olabiliriz
bakarsın göçlerine katılırız sonra
işte böyle şeyler de oluyor dünyada
ve sevmek olmasa, kimseyi inandıramazsın kuşların seni çağırdığına
odalar, uykular, mevsimler ve kokular
sonra yine kuşlar ardından da yağmurlar
tahtalar, raflar, kuru otlar ve topraklar -dünyanın bütün toprakları-
şarkılar, türküler, ezgiler ve sezgiler
gülüşler, öpüşler, sevişler, kelebekler
sokaklar, duraklar, pasajlar ve kitaplar
aşklar, akşamlar, kapılar ve balkonlar
hiç bitmeyen geceler ve turuncu sabahlar...
ilkiyle sonuyla tüm baharlar üstümüze koşsun da
şu yaşamak işi neymiş öğrenelim!
ama önce çayı demleyelim