Bu akşam, sürekli karşıma çıkan ve bir romantik komedi sever olarak çok merak ettiğim fakat beni doyurmaz diye izlemeye korktuğum bir filmi izledim. When Harry Met Sally, Harry Sally'le tanışınca, herkesin inanılmaz kötü öpüştüğü kültleşmiş bir romantik komedi filmi. Film, Harry Burns ve Sally Albright'ın Chicago Üniversitesi'nden mezun olup New York'a başbaşa dönmeleriyle başlıyor. Açıkça söylemem gerekirse, neden birlikte döndüklerini asla anlayamadım. Sanırım Sally'nin bir arabası olması ve Harry'nin güzel sarışın kızımızın arkadaşının erkek arkadaşı olmasıyla alakalı. Her neyse, yolculuk sahneleri gerçek bir eziyetti. Tam anlamıyla bir romantik komedi eziyeti. Sonunda birlikte olacaklarını adın kadar iyi bildiğin iki karakterin didişmesini izlemek insanda filmi sonuna alma hissi uyandırsa da, tıpkı Harry'nin kitapları bitirmeden ölmekten korktuğu için kitapların sonunu okuması gibi, romantik komedi böyle bir şey. Kan ve gül, gül ve diken. Film boyunca Harry veya Sally'e gram sempati beslediğimi söyleyemem ama araba sahnesindeki yeni mezun gencecik halleri gerçekten korkunçtu. Bütün yol kötü kötü flörtleşip flörtleşmiyormuş gibi yaparak New York'a vardılar. Aslına bakarsanız bütün film boyunca flörtleşip ve birbirleriyle birlikte olmak için ölüp biten ama bir türlü bunu yapmayan, yaptıklarında da her şeyi inanılmaz zorlaştıran iki insanı izledik. Harry gibi erkekler erkeklerden hoşlanan herkesin hayatına en az bir kere girmiştir. Bir kere ciddi ilişkisi olmuş, bu ilişki şöyle böyle ilerlemiş ve sonunda bitmiş ve bir kadınla ciddi bir ilişkiye girmenin korkunç bir şey olduğunu düşünmeye başlamış ve maalesef ki hoş görünümlü ve hoş sohbetli adamlar. Harry Burns'ün Helen ile olan evliliği bittiğinde, Harry'nin herhangi bir şekilde o kadını kaybetmiş olmasına üzüldüğünü düşünmüyorum. Filmde de gördüğümüz üzere, bir kadının onun yanında asla orgazm taklidi yapmayacağını çünkü gerek olmadığını düşünen, arkadaşına bu durumu anlatırken ''Well, that symptom is fucking my wife now!'' diyen ve seviştikten sonra kadının yanında 3 saniyeden fazla yatmasına çok da gerek olmadığını düşünen bir adamın kaybettiği şeyin sevdiği kadın değil özgüveni olduğu apaçık ortada. Ve hatta, bir mağazada kovboy taklidi yaparak şarkı söylerken Helen ve yeni
Qsevgilisiyle karşılaştığı için çok utanıyor ve bunun sinirini yeni evlenecek inanılmaz sevimli arkadaşlarından çıkartıyor. Böyle filmlerde gördüğümüz yan karakterler olan aşırı mutlu ve tatlı çiftler hakkında da bir film çekilmesini çok isterdim. Bunun yanında, Sally de sütten çıkmış ak kaşık değil, bir buçuk saatlik bir film boyunca hep çok güzel görünüyor olmasına rağmen. Sally şu dünya üzerinde en hoşlanmadığım insan tiplerinden biri. Kızdığında bir şey söylemiyor, üzüldüğünde bir şey söylemiyor. Sürekli garsonlardan çıkartıyormuş gibi sinirini. Garsonlara eziyet etmediği zamanlarda da olmayacak şeylere sinirleniyor ve çocuk gibi tepinerek bağırmaya başlıyor. Harry'nin nasıl bir insan olduğunu biliyor. Gerçekten film boyunca çok fazla vakit geçiriyorlar. Bütün ilişkilerini, çıktığı her randevuyu ve hatta 3 saniye endişesini de. Böyle bir insan ile ondan hoşlanmaya başlayacak kadar fazla zaman geçiren bir kişinin ya onun gibi düşünüyor olması ya da en başından bu ilişkiye hiç adım atmaması gerekiyor. Birlikte oldukları geceden sonra telefonları açmamaya ve son sahnede ağlayarak ''senden nefret etmemi engelliyorsun'' demeye hiç gerek yok, çünkü adam sana ondan nefret etmen için tonla sebep veriyor birtanem. Harry'deki komplekslerin aynısından Sally'de de var. Joe evlenmeye karar verdiğinde ağlarken ''evlenmek istemiyor zannediyordum, benimle evlenmek istemiyormuş'' diye daha çok ağlıyor. Bu çoğu romantik komedide de karşıma çıkan bir durum ve ben bu önermenin yanlış olduğunu düşünüyorum. İnsanların evlenmek istediği dönem vardır, evlenmek istedikleri insan yoktur. Ciddi ilişkiye girmekle aynı şey. Eğer sen kendini bir bağlılığa hazır hissediyorsan bir ağaçla bile evlenme kararı alabilirsin gibi geliyor bana. Bunların hepsinin dışında, Harry ve Sally'nin filmin sonuna kadar yaşadığı ilişki tipi gerçekten en eğlencelilerinden. Sürekli berabersiniz, o sana hayatını anlatıyor sen ona, alttan alttan flörtleşiliyor ama daha hiçbir şey yaşanmamış. How I Met Your Mother'daki gibi sürekli drumrolls efektiyle geziyormuş gibisiniz. Ama, hepimiz biliriz ki, bu ilişkilerin sonu ''it had to be you'' gibi bir şarkıda birbirinize doğru koşarak ve ağlayarak aşkınızı ilan ederek bitmez. Biri bir ilişkiye başlar ve bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Yani, eğer bu durum gerçek hayatta yaşansaydı Jesslerin evinde oyun oynadıkları gün biterdi ve birbirlerine o saatten sonra yapabilecekleri tek şey selam vermek olurdu. Ama dediğim gibi, kan ve gül, gül ve diken. Romantik komediler bir buçuk-iki saat boyunca bizi bir şeylerin çok kolay olduğuna inandırıyor ama credits akarken ''meh, olmaz ki böyle bir şey'' deyip kapatıyorsun.