gece sindikçe odamın başıboş duvarlarına,

özenle sarıp sarmalanmış eski hüzünlerin

kekre tortusu takılır

büsbütün boğazıma.

aynı yaştayız annemle bugünlerde

ben o kadar yılbaşı görmedim oysa.

kimdi o kadar zaman beklenen,

paslı göğüs kafesimin bütün duraklarında?

bir adam: parmak uçlarında

geç kalmış harmanların güneşli kokusunu şehre getiren.

koyu kızıl bir ıslık

kavrulmuş dudak kenarlarında gelincik

şehir: gelincikli tarlaların nihayeti.

adamın içindeki geniş gurbet rengine tutup biraz mavi çalmak istedim

ve utanmasız pay almak

aysız vakitlerime,

yuva bakışlı gözlerinden.

kuytusunda hiç saklamadı.

yazık!

kendi alacasına uydurmadı hiç çoğu yokuşlu sokaklarımı.

yazık!

denedikçe zaman urganlandı boynuma.

bağrını sere serpe babam açtı bir tek.


baba, seneler evvelki delikanlı mısın?

yazık,

omzundakileri benimle paylaş.

öyle yıkılırsın!