İçimdeki o derin boşluk sürekli büyüyordu. Kendimleyken mutluydum, kendimi de seviyordum fakat gerçekten de kocaman bir yalnızlığın içinde kayboluyordum.

İnsanlar topluluklar halinde yaşıyorlardı fakat ben sanki o topluluğun dışında kalmışım gibi; hiçbir insan bana değmeden yalnızca yanımdan geçip gitmek suretiyle görmezden geliniyordum. Bu anlamsız yalnızlık ve boşluğun içinde olabildiğince güçlü durabildiğimin farkındaydım lakin bu bende artık yalnızca susmak ve hiçbir şekilde kendimi anlatmak zorunda kalmadan yalnızca anlaşılmak isteği doğuruyordu. Bunu ise yapabilecek hiç kimse yoktu.

İnce ayrıntılara dikkat eden biri olmak böyle zordur. Çünkü bu aslında aynı zamanda kişiye verilmiş özel bir güçtür. Herkesin yapabileceği bir davranış değil... Öyle ki kimseyi bulamazsın yanında sen gibi bir dost, arkadaş... Seni anlayamayacak olanlarla iletişim kurabilmek ise bir hayli güçtür. Zamanla böyle böyle yalnızlaşır ve hayattan kopmuş gibi insanları uzaktan izleyen bir seyirciye dönüşürsün. Sadece bakarsın uzaktan onlara ve hepsi birer küçük oyuncu olurlar karşında. Artık hiçbiri değildir umrunda.