''Bir uçurumu hayal et.'' dediğimde aklına kasvetli bir hava ve koca yamacı tek seferde parçalayacakmış gibi kıyıya vuran dalgalar gelmemeli. Küçücük bir kapı eşiği uçuruma dönüşebilir. O uçurumdan atlamak fiziksel olarak ölmekse senin için, henüz yeterince kaybetmemişsin. "Bir kapıdan çıkarak ölmek." Bundan daha gerçek ne olabilir?
Seni sağır eden gürültü beyninde yankılanan düşünceler değil de bir arabanın kornası, sokaktaki çocukların çığlıkları veya başka insanların bağırış çağırışlarıysa, sen haklıyken duyulan üzüntüyü hiç tatmamışsın. Vicdanın sesinin kanattığı kulaklar inler, sen sadece hayret edersin.
Bugüne kadar birine merhaba dediğinde hiç çekinmediysen, sesin titremediyse ve tabii ki boğazın kurumadıysa, hiç özlememişsin. Ben, tek bir kelime uğruna bıçak gibi kesilen boğazın ta kendisiyim. Nutkum tutuldu, damağım kurudu fakat o tiz sesi duyuramadım yine.
Giden kim olursa olsun dönecek diye umut edebiliyorsan hâlâ, gerçek gidiş nedir bilmiyorsun. Gitmek, her zaman kolay değil evet. Fakat gitmek bir seçenek olduğunda, bir ihtimalin de oluyor demektir. Gitmenin tek çözüm olduğu, mecburiyetin kendisi olduğu zamanda umut terk eder seni. Umut edemezsin. Çünkü umut edecek kadar özgür değilsin.