Yanlış harflerin yazdığı yaralardan
Kanlı bir koleksiyon, zayıf kalbime
Her istasyonla hata yanından
Önerdiğim kelimeler
Bir vagon daha ekliyorum peşime
Belki diyorum bu sefer
Raylara düşkün mıhları soruyorum
Görülen her tel,
Açılmayan her pencere,
tek goncada
Belki’nin getirdiği kara ayaz peşimde
Kaçıyorum, -‘ben ki’lerden-
Hırçın turkuazdan kravatlar taktım
Yakasında kalyonlar batık gömleğime
-Senin turuncu çocuklarındır, tut Endülüs ellerini-
ki göğün tüm mavisini çivit eylersin kopçalarınla bağrıma
Ne kadar gitse de ağrıma
Yalnızlığın şu koleksiyonu
Pul pul toplarım bakışlardan
Sormadın hiç,
Hâlbuki darılmalarım kadar
Sarılmalarım da hazana varırdı
Kırk şiir değil
Yirmi beş satır yazmak isterdim
Bizi ıhlamurlara çıkaracak bir badalın
Gözyaşlarıyla peşin ödenmiş bedelini
Hüzün ki hep taksitle
Saçlarımı uçurtma iplerine ördüğümden beri
Ceviz kabuğu kokar avurtlarım
Sessiz ve yavaşça yanaşır çarşılar,
Kaç bedestende beni bekler ölüm
Kaç kıvılcımda
Şiir yankılar yangını
Tutacak bir el yok
Bıraktığım yaseminler
Yürüdüğüm tozların yolu genzimde
Dizimde çocukluğum,
-hep beni-
Yaralar
Söylesene
Kaç yardan vazgeçmeli
Kaç yaradan
Uçurumlar kıyısı için..
Bulutların yakınlığına yakılsın bu son yağmur,
Kırk dördüncü satıra denk düştü hüzün..
11Eylül’23
Mirza Şâmil.
.