dürüst olmalıymışım, neden bilmiyorum. ama insan kendine dürüst olmalı. yoksa bütün bu zaman atlamaları, ne düşündüğünü bilemediğin saatler mesela. hep içindeki o ben, kendinden kendini sakladığın o kaçak yani. kaçak yaşama yergisi. turgut uyar'ın günlerden bir gün alıp başını evin yolunu şaşıracağı, hiç umurunda olmayan şundan şundan şundan korkması misali.
"hiç umurumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar, uzun boylu ayışıkları, gelip gelip giden sarhoşluklar, sabahleyin yalnız yatakta az az üşümek, hani insanın kendi kendini hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar."
hep geyikli gecelerin özlemi. ben hiçbir şeyim diyorum, insanlar seni tartıyor. iki gram mutluluğun çıkıyor ortaya, iki gram üzüntün. sen dört gram ediyorsun günün sonunda. yalnızlığı özgürlüğe bağlıyorum, sanki hiç kimsem olmasa o kadar özgür olacağım. bir bakıyorum sonra insan değilim. böyle umutlu zamanlarım oluyor. biriyle bi' gülüşü paylaştığımda, kafamda onu döndürmek hoşuma gidiyor. paylaşmak diyorum, sevişmek diyorum, gülüşmek diyorum, güzel şeyler yani. bu şiiri de bu günlerin anısına yazdım, kendim gibi hissettirmiyor ama ne zaman kendim gibi hissetmişim ki?
galiba melankoliyi terk etmeliyim.
annem ölecek bir gün
bir asır sonra ismim silinecek
galiba terk etmeliyim soğuk günleri
içimi yaza döndürmeli
öyle düşünüyorum şimdi
diğer türlü sevilmeyeceğim
paylaşmak durmaksızın
bir teni, tükürüğü, yüzükleri
paylaşmak derdini tasanı
insanı insan yaparmış ögrendim
durup kendime bakmalarım apansız
donuk şaşı bakışlarım
saçlarımın hüznü gibi şeyler
geceyi böler de böler
olmadık yerlerde gülmek sızısını taşımak
bir gün çıkıp da birinin
beni sorgulayacağını düşünmek
sevmem hesap vermeleri
çekip gidişleri sevdiğim kadar
galiba melankoliyi terk etmeliyim
çünkü muhtaç oluyorum giderek
ve içimi bitiriyorum kemirerek