Sarıya çalan bozun çığlığı gözlerimde
Dalgaların ahengi kulaklarımda
Duygularım karma karışık
Solum yetim çocuk ağlamaklı
Beni bıraktı gittiler sanki
Burnumda yemlik tadı
Ağzımda yara kokusu
Az sonra canlanacak anılarım
Dün gibi işte ordalar
Şahitler zamana yenik düşmeden
Selvi boylu kız gibiler
Entarilerini savuruyorlar kırda
Ebedi yoldaşlarına gıcırtıyla kelam ederken
Ben gölgelerine kavuşmayı arzuluyorum
Güneş en tepede
Yumurta verip kestirdiğim ensem
Kesik izleri neden bu kadar acır ki
Neden güneş yakar
Neden bu toprakların çocukları
Bedel öderler her an için
Haz...
Huzur neden çalmaz ardıç kapılarını
Neden milyarlarca insan
Neden sonsuz boyutlarda hep ayrı ayrı
Neden acı çekerler
Kim çıkardı ulan bu kral denen dalyarakları
Tumanlı avrattan biçare, kavuklu padişahları
Sikmiyim ulan şimdi
Şahınızı padişahınızı imparatorunuzu
Neden susuyorsunuz ulan orospu çocukları
Cevap verin sessiz çığlıklarıma
Her bunalımı kuyuya mı atalım
Anlatalım bağıralım
Kim ağa yaptı lan bu şerefsizi
Çıksın söylesin birileri
Bilinen evrenin
En gözde gezegeninde
Cennet yapabilecekken ben gibi
Çocukların gözünde buraları
Çıkar neden, savaş neden
Kan neden ulan
Hangi birine sessiz sessiz
Hıçkırarak ağlayayım
Hangisinin hüznünü koklayıp koklayıp
Bu küçük kalbime gömeyim
Küfür nasıl öğrenilir bu yaşta
Kime edilir bir söyleyin
Beni konuşturan kim
Kişneyen içimdeki at
Neyin nesi
Koşarak uzaklaşsam kalır mı
Düşer mi eteklerimden korkularım
Dayatmalarınıza, tehditlerinize inat.
Yoksa yaşamayı mı öğrenmeliyim
Pavyon karısı hoyratlığıyla
İçerde narin dışarıda erkek gibi
Siklemeden dünyanızı?