Muzdarip bir beyefendi hayattan, hayallerden, insanlardan.

Yürüyor sokakta, tüm dertlerini yüklemiş omuzuna, kafası ağır geliyor gibi gövdesine, eski çağlarda olsa kesin idamlıklar listesine adını altın harflerle yazdırırdı.

Kasketini indiriyor alnının şakaklarına kadar, tanınmak istemiyor bu kadar kalabalık içinde... yürüyor insanlarla dolu ama boş sokaklarda. dilenciler var sağda solda insanların vicdanını rahatlatmak için kullandığı. O garip insanların arabalarının camlarını silen çocuklar var.

Hayata çok geriden başlayan, hayal kurmayı bile öğrenmeyen çocuklar.

Yolun kenarından yürüyen, saçları ağarmış, üstleri kirli emekçi babalar var. Tek derdi çocukları olan

Eve ekmek götürmeden eski, gıcırdayan kapılardan girmeyen babalar.

Sobası yanan sıcak bir kahveye giriyorum içerisi sımsıcak.

İçerde muhtelif sohbetler ama çoğunluk ekonomi. O eski topraklar, gençlerle kuşak çatışması yaşıyor

O babalar şükür ediyor, gençler ise isyan ediyor.

Ne olacak bunların akıbeti? O eski topraklar mezar taşına ne yazdıracak, sadece bir isim mi,

Yoksa bir öğüt mü?

Zamanında yenmeyen o taze ekmeği bayat olarak sunacaklar mı genç nesillere? Yaşamaya halimiz kalırsa yaşayıp göreceğiz.

İçeride cigara kokuyor, çaylar eksilmiyor masalardan

Çaycı hiç durmuyor, semaver sürekli kaynıyor

Haber kanalları bir bir değiştiriliyor. Ama her kanal ekonomi bakanını ve depremi konuşuyor. Akılda ne olacak korkusu.

Demli bir çay içimi ısıttıktan sonra çıktım o kapıdan, yürümeye başladım acımasız şehrin sokaklarında

Boş ve anlamsız bir şekilde, nereye gittiğimi bilmeden yolunu kaybetmiş bir yolcu gibi, sadece yürüyorum

İnsanlara sormak istemiyorum çok olsa kaybolurum, hiç bulamadım zaten, bu ilk olmaz bu gidişle son da olmayacak. Sahafların olduğu sokaktan geçiyorum, köşede eski bir matbaa ve kendisi bir şair olur.

Bu şehrin en sevdiğim sokağı burası, sevdiğimin sokağı falan değil ha tam da burası, bir gün kitabımı burada insanlara sunacağım. O zaman hayatım bir anlama bulacak sanki.

Sokaktan gençler geçiyor, efendi, kibar

Bunları görünce bir umut yeşeriyor içimde

Yıkılan umutlarım.

Yüce Ağrı Dağı gibi soğuğum İnsanlara karşı

Onlarla bağ kuramıyorum. Tiksinmeye başladım onlardan.

Artık haz vermiyorlar, değişiyorum galiba sigaradan bile zevk olmaz oldum, ölümüm çabuk gelsin diye içiyorum, biraz da ekonomiye katkı tabii. Ve en önemlisi isyan için içiyorum, tanrıya isyan.

Tek yapmak istediğim şey sigara içmek, sürekli kaynayan bir semaver, konuşması da, susması da iyi olan bir dost, tüm insanlardan daha güzel bir manzara ve uğruna ölünecek davalar güdüyorum

Çayı sabahları şekerli içerim.

Eskileri çok sever, eski zamanlarda yaşamak için her şeye hazır olan bir beyefendiyim.

Ve bu hayat bana göre çok kirli, uyum sağlayamıyorum, çoğunlukla sokakta yürürken, insanların o saçma muhabbetlerine dahil olmak zorunda olduğumda tüm gözler üzerimde oluyor, çünkü farklıyım onlardan

Kıyafetim, kafam, fikirlerim uymuyor onlara, dışlıyorlar beni, ben de onlara hasret olarak yaşamıyorum zaten.

Ve sonunda kahvem geldi, sanki zafer kazanan ünlü bir komutan gibi hissediyorum

İsim veremem kusura bakmayın

Sonunda kavuştum orta kahveme, şu an tek ihtiyacım olan güzel bir dost

Yok mu

Kötü o zaman

İçmeye devam edeyim

İçemeyen herkes yerine içiyorum bu kahveyi, sakın ha yanlış anlamayın 40 yıllık hatır bırakmıyorum sizlere, uzak durun benden.

Denemeye başladım, deniyorum zaten yaşamayı ama

Denemeye başladım, sevinmeyin yahut üzülmeyin şiiri bırakmadım daha.

Onu da öğreneceğim, hiç satılmasa bile kitap yazacağım yahut mezar taşıma bir dize bırakacağım.