yaşamak ne için ağzımı kanattı
tutkularım bir bir canavara dönüştüğünde
dizlerimin kiremit kokusu geçmiş,
sokaklarda amfetamin satan tüm serseriler yaşlanmış,
ve o kalabalık kahvelerde kimseler kalmamışken
ben yağmurun altında şemsiyeyi cebimden çıkaramadım.
umut ne için boğazımda septik etkiler yarattı
kuruntularım bir bir devletlerimi çürüttüğünde
şairliğimin yanık kokusu geçmiş,
mecmualar kurulmuş, mecmualar kapanmış,
ve o inandığım ölüm, kılıksız bir cine dönüşmüşken
medreselerde nutuklar atıldığında, hiçbir davaya inanamadım.
yazmak, ne için elimi elem bir ısırıkla nedeme uzattı.
zihnim ateşten yetmiş bin dağa devrildiğinde
pazarlarda pembe hevesler satılmaya başlamış,
roma düşmüş, helios horasan’a küsmüş
ve o tinini doğurduğum gece, beni bozguna uğratmışken
hüznün baş yazıcılığına idamlar kurulduğunda
kağıdın ve kalemin ahını omzumdan atamadım.
sevda, ne için beni cengaver bir askere tahvil etti.
nöbet kulübemi kilometrelerce uzağa çaktıklarında
meydanlarda cenk etmek bana düşmüş
avrupa hayal edilmiş
anadolu beşiğinin bir ayağına gazete sıkıştırılmış
ve o kılıcını kuşandığım hasret, rütbesini göğsüme doğrultmuşken
şehrimin kalelerinde bir bir bayraklar çekildiğinde
silahımı kınından çıkaramadım.
evet, insanlık bir insan ömrüne ancak tekabül edebilirken
güllerim, günlerim, dinlerim ve dillerim
beni bilimin ve şarabın kucağına attığında
sırtımı bir incir ağacını ayakta tutarken gördüm.
Jean Valjean
2022-08-14T22:58:24+03:00İyi final.
Meriç Koç
2022-08-14T14:50:34+03:00Öykülü şiirler hoşuma gidiyor. Siz de bence iyi aktarmışsınız bunu. Kaleminize sağlık. 🤍