Ekranların başında hipnoz olmuş nefes alıp veren primatlara döndü insanlık…Neredeyse tüm kişisel ve sosyal faaliyetler, ekranların içinde tatmin buluyor kendine artık!.. Sınırlı süremiz var bu yerkürede… ‘’Gelenin işi gitmektir evladım!’’ derdi rahmetli babaannem…İşte geldik ve gidiyoruz…Telafisi olmayan bu süreyi nerede, kiminle ve nasıl kullanıyoruz? Ekranların başında geçirdiğimiz saatlerin kaygısını gerçekten güdüyor muyuz ? Gerçekten ne yapıyoruz biz ? Her günün aynı olduğu alelade bir yaşam mı sürüyoruz yoksa kendimizi keşfetme yolunda anlamlı adımlar atarak mı bu süreyi tamamlıyoruz ?...

Bu soruları dürüstçe kendimize sormamız lazım evvela…

 

Nefes almak ile yaşamak arasındaki ayırımın idrakine varabilenlerin harcıdır YAŞAMAK!... Her anı, aşk ve huzur ile doldurulmuş ömür sayfaları… Nazım Hikmet’in dediği gibi ‘’Bütün işin gücün YAŞAMAK olacak!’’.

 

   Hayat seyircisi olmak yerine hayatın içinden geçmek lazım…Uyanılan her yeni bir günün bize bahşedilmiş çok kıymetli bir hazine olduğunun bilincinde yaşamak gerek…Kaşif ruhuyla doludizgin yaşamak lazım…Hayata en iyi potansiyelimizi sunarak ben buradayım işte varım ve YAŞADIMM diyebilmek için…