uzun, gölgesi geniş bir ağacın altındayım.
-işte yaşamın gizini çözüyorum-
bu giz beraberinde,
elbette varlığı olmadan yokluğunun da önemi olmayan şeyi getiriyor:
ölüm.
nefret ve kin
aşk ve sevgi
her şeyi anlıyor ve görüyorum.
yaşam çizgim bu noktada başlıyor
ve kim bilir belki yarın,
bu noktada sonlanmayı bekliyor.
ben ise uzanıyorum boylu boyunca
sanki dünyaya bu amaçla gönderilmişim gibi;
yani ben bir ağacın gölgesinde dinlenirsem
açlık ve sefalet son bulacak,
çocuklar hiç terk edilmeyecek gibi.
-ne acınası bir hal-
-ne acınası bir düşünce-
fakat insan olmanın temelindeyim
işte görün en dibindeyim.
kötülüğün ve iyiliğin en ham hali
dünya biraz önce mi yaratıldı?
ben fazla mı gencim?
adem havvayı tam olarak neden sevdi?
ve havva, havva olarak yaratılmak ister miydi?
nefret ve din
aşk ve felsefe
her şeyi anlıyor ve görüyorum.
yaşam çizgim bu noktada başlıyor
ve kim bilir belki yarın,
bu noktada sonlanmayı bekliyor.
bu ağacın altı ve tüm parklar,
artık hepsi benim.
artık hepsi, benim.