Güneşli bir gün, rüzgar süreksiz ama serin esiyor. Adam ne hissettiğini bilmiyor, ağırlıkla susuyor, bazen de kısa onaylayıcı cümlecikler kuruyor, bazen de hafifçe gülümsüyor, çok fazla sigara içiyor, sigaranın zevkinden kendini uzaklaştıracak kadar çok fazla sigara içiyor adam. Parmaklarının ucunda tuttuğu sigarayı ağzına götürmesi epey zaman alıyor. İnsanlardan çabuk sıkılıyor; içinde kurtulamadığı büyük bir öfke yüklü, bu öfkeyi sakince hissettiriyor etrafındakilere, bazen sahip olduğu bu tekinsiz ruh halinden utanıyor. Bazen de güçlü hissediyor. Her şeyi birden istiyor bazen, çok geçmeden de sahip olmak istediği her şeyi reddedip hiçbir şeye sahip olmak istemediğini kanaatine varıyor. Bazen de insanlara takıyor kafayı, nasıl olmadıkları biri gibi davranmayı kusursuzca başarıyorlar? Kendileri gibi olmak dışında her şeye sahipler, yani hiçbir şeye. Bazen en son ne zaman gerçekten güldüğünü hatırlamaya çalışıyor, sadece sırıtıyor bir sırtlan gibi. Anlaşılmaya çalışmıyor, haklı çıkmaya da çalışmıyor, ona kalsa herkes haklı, kendi de dahil ama neyi haklı bulduğunu hatırlayamıyor. Onu gören insanlar hayatın anlamını bulmuş bu adam der gibi dikiyor gözlerini adama. Gürültüden, kalabalıktan hoşlanmıyor. İnsanlar onu seviyor, adam insanların onu sevmesinden de pek hoşlanmıyor. Bazen mezarlık gezintileri yapıyor, sanki ölüler onu anlıyor, dua okuyor, huzurlu hissediyor, yirmili yaşlarda ama böyle boktan davranıyor, yaşamdan kopuk gibi.
Bazen uzun bir yolculuğa çıkmayı planlıyor, sonra bakıyor ki adım atmak bile ölümcül hale gelmiş. Adamın sağ yüzük parmağında gri bir yüzük var, bazen sol eliyle onu düzeltiyor, sol elinin işaret parmağında da üzerinde iç içe geçmiş, üzerine siyah kareler işlenmiş bir yüzük daha var. Belli ki yüzükleri seviyor, ama bazen onları çıkarttığı yerde unutuyor ve aramak için hiç çaba da sarf etmiyor. Çok kısa boylu değil, sürekli deri ceket giyiyor, bazen yolda adımlarken insanların üzerine basıp geçiyor gibi hissediyor, sonra bu yüzden kendi kendini ayıplıyor. Kendini gizliyor, ama beceremiyor, insanlar anlıyor bazen onun ne tür bir yaratık olduğunu, varlığı insanların üzerinde baskı yaratıyor. Belki de kaybedecek hiçbir şeyi yok gibi rahat hareket edebilmesinden kaynaklanıyor, canı dahil. Kız çocuklarını ve hayvanlardaki masumiyete hayranlık duyuyor. Geceyi de seviyor, karanlık örtünün her şeyi gizlemesi onu sakinleştiriyor. Bazen varlığından emin olamıyor, düşteymiş, bir yabancının serkeş hayatına sıkışıp kalmış gibi. Kadınlar adamda önce tutku ve gizem, çok geçmeden de kendini beğenmiş, tehlikeli bir tip görüyor.
Öyle, her şey insanın hayal gücünde olup bitiyor. Tekinsiz güçlü kadınlardan etkileniyor; siyah saçları boynundan aşağı dökülen, hafifçe gülümseyen, gözlerinin içine bakmakta tereddüt etmeyen kadınlardan. Hiçbir şey hissetmiyor çoğu zaman, bu anlarda kendinden nefret ediyor. Gökyüzünü seyretmeyi ve deniz suyunun sesinden hoşlanıyor. Saygısızca davrananların canını yakmak istiyor. Öyle yalnız bir herif işte, yaşamayı beceremediği gibi ölmeyi de si*lemiyor.
SEVGİLER, BU BİR İNTİHAR MEKTUBU DEĞİLDİR LANET OLASICALAR.