Boyalı yüzümde saydam yaşlar...

Kimsenin göremediği bir yerlerde,

Çağlayan buz gibi ırmaklar misali;

Ağzımın kenarlarından çeneme dökülen

Yanaklarıma uğramayan çizgi gibi yaşlar.


Kedi bıyığı titrek aleviyle dandik mum

Bana bakıyor; serçe parmağımdan hallice

Yüzsüz kibriyle sırıtıyor.

Bir üflesem sönecek, bir üflesem ölecek...

Ah ne erdemliyim saklandım yüce duygunun ardına!


Aciz olmak da var, hem ne yapacağını bilememek de.

Hepimiz insanız, diyorum yatakta döne döne.

Uykuya muhtaç birinin mertliği sayılır mı,

Gecenin dördü beşine?


Yaşlar, göremez kimse, ne hayranım onlara.

Ağlamak hep sesli mi olur ey çöp kovası?

Bir sebep mi lazım diyorum sana cevap ver.

Umrumda değil benden çok derdinin olması.


Ne zaman doyuracak beni saatler?

Kusmak istiyorum mutluluktan.

Bir sokakta yere yığıldığımı görmüşler,

Kalktım kendi kendime, hesap vermeksizin!


Soğuk kime göre, soğuk neye göre?

Ana rahminden başka sıcak yer mi var?

Şu taşlar da evim gibi, şu telefon direkleri de.

Baktığım her yerde doğmuş olma ayrıcalığım var.