İnsanlar neden bu kadar acımasız, neden bu kadar ırkçı? Kabul ediyorum, renkleri farklı insanlara ırkçılığımız yok ama isimlere ırkçılığımız var maalesef (Kürtler gibi, Ermeniler gibi). Kendimizi hep üstün görüyoruz.
Birazdan anlatacaklarım başımdan geçmiş bir olaydır. 6-7 ay önce yaşamıştım ve keşke daha önce yazsaydım diye kendime kızıyorum.
Bir gün kuzenimle buluşup alışveriş merkezine gidecektik, ben de buluşacağımız yere doğru yürürken gözüme 60-65 yaşlarında, uzun sakallı, uzun saçlı (ama önlerden dökülmüş), kırmızı tişörtlü bir adam çarptı. İçimden "bu adam çok havalı, işte yaşlanınca olmak istediğim adam bu" dedim. Kuzenimle buluşacağım yere gelip bir banka oturduktan sonra kuzenimi bekledim. Biraz zaman geçtikten sonra havalı bulduğum amca yanıma geldi ve "oturabilir miyim?" dedi. Türk olmadığı kesindi çünkü dilimizi bizim gibi konuşamıyordu. Ben de kulaklığımı çıkardıktan sonra "tabii oturabilirsiniz" dedim ve buyur ettim. İsmimi, yaşımı, eğitim durumumu sordu. Sonra ben de ona ismini, yaşını, nereli olduğunu, mesleğini sordum. İsmini hatırlamıyorum ama 65 yaşında, Ermeni ve heykelcilik ile uğraşıyormuş hatta bir dükkanı bile varmış. O yaşlı adama ilgim birden artmıştı çünkü hayatım boyunca ilk defa bir sanatçıyla konuşuyordum (belki sanatçı değildi ama sanatla uğraşması bile çok etkilemişti beni). Bana hayatından bahsetti; birçok ülke gezdiğini, altı tane dil bildiğini söyledi ve adamın gözümdeki değeri bir daha kat kat arttı. Sohbet bir dal sigara yakması ile devam ederken, uzaklara bakarak yorgun sesiyle bana "Tanrı ile barışık ol; her sabah kalktığında, her gece kafanı yastığa koyduğunda ona ilk olarak üç defa öpücük at, selam vermek anlamına gelir. Daha sonra onunla sohbet et," demişti, "belki verdiği yanıtları kulağın duymaz ama kalbin hisseder." Ben ise çok şaşırmıştım, kim Tanrı'dan bir şey istemek yerine sohbet eder ki diye düşündüm. O an onun Tanrı'ya çok farklı gözle baktığını anladım. Sigarasını içerken beyaz tüylü, küçük, tatlı bir köpek yanımıza doğru geldi, yaşlı adam köpeği aldı ve biraz sevdi, ben de biraz elimi yumuşacık tüylerinde gezdirdim ve o köpeğin verdiği huzuru iliklerime kadar hissettim. Yaşlı adam, sahibi uzaktan baktığını anlayınca köpeği bıraktı, köpek de sahibinin yanına gitti. Köpek gittikten sonra arkasında bıraktığı mutluluğu yaşlı adamda gördüm ve onda başka bir şey öğrendim.
Bana 4-5 ay önce sırf Ermeni olduğu için dükkanını kapattıklarını, bir hafta önce ise yine sırf Ermeni olduğu için dayak yediğini anlattı. Diyecek hiçbir şey bulamadım. O adam adına üzülürken bacağını tuttu ve bana bakarak "işte buralarım hep mosmor oldu" dedi. O an bunu yapan insanların yerine kendimi koyup bir sebep aradım, o zifiri karanlıkta bir aydınlık aradım ama aradıkça o karanlıkta kaybolmakla kalmayıp boğuldum. Kendime sorabildiğim tek soru, neden ya nedendi. Yaşlı amcaya üzüldüğüm sırada kuzenimi gördüm, artık ayrılık vakti benim için gelmişti. Yaşlı amcanın elini sıktım ve benim gitmem gerek dedim ve oradan uzaklaşıp kuzenimin yanına gittim. Otobüsü beklerken gözümü ondan hiç ayıramadım. Ben gittikten sonra yaptığı tek şey bir sigara daha yakıp yoldan geçenlere bakmaktı.
Ben ise otobüse bindikten sonra ayakta boş boş beklerken sorduğum tek soru hala aynıydı: NEDEN?
İki gün sonra arkadaşlarımla buluştuğumda ise onlara bu anımı anlattım. Hiçbirinde en ufak bir üzüntü yoktu. Ben onların üzülmesini beklerken arkadaşlarımdan biri şunu dedi: "Onlar da bize yapıyor." Başka bir arkadaşım ise "benim dayım orada, sürekli polisler çeviriyor" dedi. O an anladım ki arkadaşlarım insanlığa bambaşka bakıyorlar.
Baktıkları pencere o kadar umursamaz ki ne bir empati vardı ne de bir vicdan…
Müge Kartal
2021-02-11T18:47:15+03:00Söylenecek o kadar çok şey var ki, ırkçılığın da cahilliğinde sonu gelmiyor. Bu öyküyü okurken çevremde benim de tanıklık ettiğim olaylar gözümde canlandı. İnsanları ‘insan’ diye tanımlamak yerine ‘rengiyle, ırkıyla, cinsiyle’ ayrıştırdığımız sürece bu dünya güzelleşmeyecek. Kalemine sağlık, çok önemli bir konuyu ele almışsın🎈